

13 Haziran’da AKP milletvekilleri Ahmet Çolakoğlu, Oğuzhan Kaya ve Şahin Tin tarafından TBMM’ye sunulan “Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”ne karşı sivil toplum kuruluşları, tepkilerini dile getiriyor. 30 kez değiştirilen bu yasa, 24 Haziran’da TBMM Genel Kurulu’nda yeniden ele alınacak. İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri, Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde toplandı ve “Doğama, zeytinime dokunma!” sloganları attı. İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Nuri Seha Yüksel, 13 Haziran’da sunulan yasa teklifinin yalnızca hukuki bir düzenleme olmadığını, aksine doğrudan bir talan planı olduğunu belirtti. Yüksel, “Bu yasa teklifi, ülkenin yer altı ve yer üstü kaynaklarını birkaç şirkete teslim eden, halkı, yerel yönetimleri ve doğayı göz ardı eden, sermayeye sınırsız imtiyazlar sunan bir yağma rejiminin yasal kılıfıdır.” dedi.
Doğa Yok Sayılıyor
Dr. Yüksel, bu yasa teklifi ile birlikte madenlerin halkın değil, Cumhurbaşkanlığına bağlı atanmış bir kurul tarafından yönetileceğini ifade etti. “Madenler, artık halkın değil, Cumhurbaşkanlığına bağlı atanmış bir kurulun kararlarıyla yönetilecektir. TBMM’nin denetim yetkisi fiilen ortadan kaldırıldı, yargı denetimi etkisiz hale getirildi ve tüm izin süreçleri tek merkezli bir sisteme devredildi. Zeytinlikler, meralar, ormanlar şirketlere açılmakta; tarım, hayvancılık ve doğa yok sayılmaktadır. Stratejik madenler ve nadir toprak elementleri özel şirketler aracılığıyla yabancı sermayeye devredilebilecektir. Bu, sadece ekonomik değil, ulusal güvenliğimizi de tehdit eden bir durumdur.” ifadelerini kullandı.
Şirketlere Kalıcı Ayrıcalıklar
Dr. Seha Yüksel, açıklamalarında bu yasa teklifinin kabul edilmesi durumunda şirketlere kalıcı ayrıcalıklar tanınacağını belirtti. “Belediyelerin planlama ve ruhsat yetkileri gasp edilmiş, yerel halkın söz hakkı tamamen ortadan kaldırılmıştır. Yargı kararları etkisizleştirilmiş, geçici madde adı altında şirketlere kalıcı ayrıcalıklar sunulmuştur. Kamu kaynakları, ekosistemler ve yaşam alanlarımız şirketlerin kârı için pazarlık konusu haline getirilmiştir. Bu yasa geçerse, madencilik adı altında ormanlar kesilecek, sular kuruyacak, köylüler yerlerinden edilecek, zeytinlikler dozerlerle yok edilecektir. Ülkenin değerli madenleri sermayeye peşkeş çekilecektir.” diyerek tepkisini dile getirdi.
Dr. Yüksel, “Bu bir kaynak yönetimi değil, bir yağma ekonomisidir. Bu bir enerji politikası değil, bir sömürü düzenidir. Bu bir yasa değil, bir tahakküm ve talan rejiminin kodlarıdır. Bizler, Emek ve Demokrasi Güçleri olarak açıkça ifade ediyoruz. Bu yasa halkın değil, şirketlerin çıkarını savunmaktadır. Bu yasa doğayı değil, sermayeyi korumaktadır. Bu yasa hukuk değil, iktidar güdümlü yağmadır. Tüm yurttaşları, meslek örgütlerini, çevre hareketlerini ve yerel yönetimleri bu talan yasasına karşı durmaya çağırıyoruz. Doğamıza, suyumuza, toprağımıza sahip çıkmak için susmayacağız. Toprak biziz, maden biziz, gelecek biziz! Talanı durduracağız. Yaşamı savunacağız!” şeklinde konuştu.