reklam
reklam
DOLAR40,1689% 0.21
EURO47,0504% -0.07
STERLIN54,6120% 0.31
FRANG50,3875% 0.16
ALTIN4.306,24% 0,52
BITCOIN116.656,015.096
reklam

Tunç Soyer: İçeride Olmak, İnandıklarım ve Doğru Bildiklerim Adına Bir Şeref Madalyasıdır

Yayınlanma Tarihi : Google News
Tunç Soyer: İçeride Olmak, İnandıklarım ve Doğru Bildiklerim Adına Bir Şeref Madalyasıdır
reklam

İZBETON A.Ş.'deki yolsuzluk soruşturması kapsamında tutuklanan eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, cezaevinden paylaştığı günlüğünde ailevi duygularını ve tutukluluğu hakkında düşüncelerini aktardı. Soyer, 9 Temmuz 2025 tarihli yazısında ailesiyle gerçekleştirdiği ilk açık görüşün duygusal anlarını kaleme aldı. Tutukluluk sürecine dair düşüncelerini paylaşan Soyer, “Burada neden bulunduğumu ve beni ben yapan unsurları biliyorum” ifadelerine yer verdi. Suçlamaları kesin bir dille reddeden Soyer, siyasi görüşleri nedeniyle hedef alındığını öne sürdü. “Aklım ve vicdanım solda olduğu için bedel ödüyorum” diyen Soyer, bu durumu bir “şeref madalyası” olarak gördüğünü dile getirdi.

Soyer'in Günlüğünden Alıntı:

“Cezaevi Günlüğü 9 Temmuz 2025

Her sabah olduğu gibi bu sabah 06:00’da kalktım, koğuşun zeminini temizledim. Soğuk bir duş aldım ama bugün koşuya çıkmadım; çünkü özel bir gün…!

Bugün ilk kez annem, kardeşim, eşim, kızlarım ve damadımla açık görüşe buluşacağız.

En şık gömleğimi giydim ve heyecanla beklemeye başladım.

Tam 09:00'da memurlar geldi, demir kapı açıldı ve buluşma salonuna doğru yürümeye başladık. Boğazımda düğümler oluştu, yutkunamadığımı fark ettim. Az sonra ailem de karşı kapıdan içeri girdi. Gözyaşları içinde uzun uzun sarıldık; bu buluşmanın kolay olmayacağını biliyordum. O an zorluğu iliklerime kadar hissettim.

İlk tatlı şok, sakallarımı kestiklerini fark etmeleri oldu. Bunun beni çok gençleştirdiğini söylediler. 5-10 dakika sonra gerginliği üzerimden attım ve o hüzünlü atmosferi dağıttım. Cezaevi fotoğrafçısının fotoğrafında görüleceği gibi yüzler gülmeye başladı.

Neptün, 2 köpeğimizin ve 2 kedimizin fotoğraflarını kızların, damadın ve kendisinin tişörtüne bastırmış. Böylece onlarla da özlem giderdim. Tam 10:00’a kadar geçen 60 dakikada gündelik hayatımdan, düşüncelerimden her şeyi paylaştım ve konuştuk.

Doyamadık elbette ama vedalaşırken artık gözyaşlarımız yoktu. Koğuşa dönüş yolunda bir memur, “Gördüğüm en pozitif mahkumsunuz” dedi. O an bir şey diyemedim ama bunun üzerinde düşündüm.

Bu pozitifliğin sebebi muhtemelen iki soruya verdiğim yanıtta saklı:

1) Neden buradayım ve;

2) Beni ben yapan unsurlar neler?

1) “Başka Bir Dünya Mümkün” adlı kitabımda da bahsettiğim gibi, 50 yılı aşkın bir süredir kendimi bir solcu, bir sosyal demokrat olarak tanımlıyorum. Bu ülkede birçok sosyal demokrat gibi bedel ödeyerek yaşadım. Ancak Deniz’ler gibi hayatını feda edenlerin olduğunu görünce, benim ödediğim bedellerin onların yanında hafif kaldığını düşünürdüm. Şimdi ise sıra bende…! Aklımın, vicdanımın solda olmasının bedelini ödüyorum. İçeride olmamın sebebi “nitelikli dolandırıcılık” değil, tutuklama kararını veren hâkim de bunu biliyor olmalı. Çünkü “hukuk” okuduysa, dosyada suç unsuru olan “kişisel menfaat ve çıkarın” tek bir şahidi bile yok. İçeride olmamın sebebi kuşkusuz, siyasi fikirlerim ve bu fikirler doğrultusundaki geçmişteki eylemlerimdir. “Nitelikli dolandırıcılık” bunun bir kılığıdır. Sıra bende, çünkü otoriterlik arttıkça baskı ve hukuksuzluk da artıyor. Belki de iktidarlarının sonuna yaklaştıkça, zulümleri artıyor. Bunu bilince, içeride olmak, inandıklarım ve doğru bildiklerim adına bir şeref madalyasıdır. Bu yüzden içeride olmak ne beklenmedik ne de anlamadığım bir durum. Aklım net, içim huzurlu.

2) İç huzurumun diğer bir sebebi de ikinci sorudan geliyor. Yine kitabımda belirttiğim gibi hayatımı “sahip olmak” değil “olmak” üzerine kurmaya çalıştığım için “madde bağımlılığım” yok. Burada uyuşturucu maddelerden değil; örneğin “kavrulmuş badem olmadan yaşayamam” ya da “şu marka değilse giymem” gibi bağlılıklarımın olmadığını fark ettim. Bu çok güzel bir aydınlanmaydı benim için. Kendimi hiçbir şeyin esiri olarak hissetmemişim. Birçok alışkanlığımın eksikliği bir üzüntü veya sıkıntı yaratmadı. Yani burası, o bağımlılıklara dair bir sınav ise, ben o sınavı başarıyla geçtim.

66 yıllık hayatım boyunca hep “olmak” hakkında düşündüm. Bu nedenle beni ben yapan unsurlar “maddeler” değil; aklım, vicdanım ve inandıklarım. Elbette bu süreçte en yakın ailemin, dostlarımın, yoldaşlarımın eksikliği üzücü. Ailemi yalnız bıraktığım için ve sevdiklerimi üzdüğüm için gerçekten çok üzgünüm.

Ancak bir tesellim var…!

Friedrich Engels: “Özgürlük zorunluluğun kavranmasıdır.” demiş. Ailemin her bir ferdinin, dostlarımın ve yoldaşlarımın içinde bulunduğum zor durumu anlayacak kadar akıllı ve “özgür” olduklarını biliyorum.

Kıymetli dostlarım, içeride olsam da benim de özgür olduğumu biliniz. Bilin ki en yakın zamanda yine özlemle kucaklaşacağız ve o aydınlık geleceği birlikte inşa edeceğiz.

Bugünkü günlüğü, daha sırası gelmemiş olanlara bir öneriyle sonlandırayım: Sadeleşin, “madde bağımlılığı”ndan kurtulun ve dostlarınıza, ailenize, sevdiklerinize sevginizi göstermekte cimri olmayın…!

Bugün biraz uzun oldu. Kusura bakmayın.

Sağlıcakla kalın…!”

reklam

YORUM YAP