reklam
reklam
DOLAR40,4561% 0.1
EURO47,6252% 0.15
STERLIN54,9362% 0.33
FRANG50,9651% -0.14
ALTIN4.408,44% -1,12
BITCOIN117.813,03-0.774
reklam

Tunç Soyer'in Ailesinden Önemli Açıklama: Cebine Bir Kuruş Girmediği Aşikar

Yayınlanma Tarihi : Google News
Tunç Soyer'in Ailesinden Önemli Açıklama: Cebine Bir Kuruş Girmediği Aşikar
reklam

İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne düzenlenen operasyonlar kapsamında eski başkan Tunç Soyer de tutuklandı. Soyer'in ailesi, tutuklamanın ardından ilk kez kamuoyuna açıklamada bulundu. Sözcü'den Gökmen Ulu'ya verdikleri demeçte aile, Soyer'in dolandırıcılıkla suçlanmasına tepki göstererek, iddianamede bu suçlamanın bulunmadığını vurguladı.

Tunç Soyer'in eşi Neptün Soyer, avukat kızı Defne Soyer, bale sanatçısı kızı Duygu Soyer İzgi ve damadı mimar Çağan İzgi, Soyer’in yaşam felsefesi, operasyon süreci ve davaya dair görüşlerini paylaştı.

Eşinizin tutuklanmasını nasıl karşıladınız? sorusu üzerine Neptün Soyer, “Türkiye’de muhalefette siyaset yapmak kolay değil. Tunç her zaman der ki: 'Bu memleket için ateşten gömleği giymek lazım. Adanmışlıkla.' Adalet, demokrasi, barış, emek ve özgürlük yolculuğunda kötülüklere uğranabileceğini, ağır bedeller ödenebileceğini bilerek yola çıkan bir insandır. Ancak bizler ve her kesimdeki sağduyulu halk bu haksız muameleyi kabul edemiyoruz. Evlere baskınlar, tutukluluğu cezaya dönüştürmeler ve kötü niyetli algı operasyonları, tüm bunlar halkı için fedakarlık yapan hiç kimseye reva görülecek durumlar değil.” yanıtını verdi.

Silivri'ye Gitmesi Bekleniyordu

Soyer'in kızı Defne Soyer, “Gözaltı süreci gerçekten çok zorluydu. Haksız yere yaşadığımız bu süreci unutmayacağım. Babam, başta Silivri olmak üzere cezaevlerindeki arkadaşlarını sıkça ziyaret ederdi. Hem hukukçu hem de siyasetçi olarak düşündüğü şey; 'Nasıl yarar sağlayabilirim' olurdu. Ziyaretlerini genelde paylaşmazdı, çünkü bunu reklam yapmayı doğru bulmazdı. 2 Temmuz’da Silivri’ye gitmek için uçak bileti almıştı fakat gözaltına alındığı için gidemedi. Gözaltındayken bile bunu düşünüp, ziyaret edemeyeceğini bilmemizi istedi.” ifadelerini kullandı.

Mülkiyetçilikten Uzak Bir İnsan

Neptün Soyer, eşinin kişiliği hakkında “Şu araziye bir bakın; sınır görünüyor mu? Tunç burayı çitle çevirmedi, araziyi herkesle paylaşma duygusunu benimsedi. Köylülerimizle, kuşlarla, çiçeklerle bir arada yaşamayı sever. O mülkiyetçi bir insan olmadı. Kapitalist sistemin esiri olmadı. Metaya tutsak değildir. Markalı kıyafetler giymek gibi bir derdi yoktur. Para hırsı yoktur. Sahip olmak ile olmak arasındaki farkı çok iyi bilir. Onu mutlu eden şey, insanları mutlu edebilmek, dünyaya değer katabilmektir. Sadece insanlara değil, doğaya da…” dedi. “Ben flamingoların da belediye başkanıyım.” diyerek de doğa için olan bağlılığını dile getirdi.

Sorguda “75 metrekarelik bir köy evimiz var, yazlığım bile yok. Mal beyanım da ortada” şeklinde açıklamada bulundu.

Sözcü'de yayınlanan röportajda Neptün Soyer, Belediye açısından kar – zarar durumu nedir? sorusuna “Belediyenin kar oranı yüzde 1 olarak belirlendi. Bu yasadan kaynaklanan sembolik bir oran. Tıpkı Dikili’nin eski belediye başkanı Osman Özgüven’in suyu halka bedava sunduğunda olduğu gibi. Ona “Suyu bedava vererek kamu zararı oluşturuyorsun” dediklerinde Özgüven, “Vatandaşlar müşteri değildir, belediyeler de ticarethane değildir. Su temel yaşam hakkıdır, parayla satılamaz. Madem yasa böyle, o halde ben de su ücretini 1 lira yapıyorum” demişti.” yanıtını verdi.

Neyle suçlanıyor? sorusunu yanıtlayan Defne Soyer ise, “Garip bir şekilde 'dolandırıcılığa teşebbüs' suçlaması yapıldı. Dolandırıcılık suçu için gerekli olan kişisel çıkar ve menfaat elde etme iradesinin iddianamede olmadığı açıkça belirtiliyor. Yani babamın cebine bir kuruş girmediği ortada. Aksini kanıtlayan hiçbir bulgu da yok. Ekonomik çıkar bulamadıkları için dolandırıcılık diyememişler, 'dolandırıcılığa teşebbüs' demişler.” dedi. Defne Soyer, “Deprem anısında yaşadığımız acıları unutmamalı, bu yaratıcı ve çözüm odaklı projeleri devam ettirmeliyiz. Siyasi sebeplerle kooperatifçilik modelinin kriminalize edilmemesi gerektiğini, bahanelere sığınılarak bu modelin durdurulmaması gerektiğini savunuyorum. Kooperatifçilik, sosyal demokrat yönetimler için vazgeçilmezdir. Demokrasi, eşitlik ve dayanışma ile mümkün olan kooperatifçilik, ekonomik demokrasiyi mümkün kılar. Şu an karşı karşıya kaldığımız dava, İzmir’in depreme dirençli olması, İzmirlilerin uygun fiyatlı, güvenli evlerde yaşaması için oluşturulan bu modelin cezalandırılmasıdır. Konu dolandırıcılık değil, Halk Konut’tur.” diyerek sözlerini tamamladı.

reklam

YORUM YAP