

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 15 Ağustos 2025 tarihli Cuma hutbesinde yer alan mirasla ilgili ifadeler çeşitli tartışmalara yol açtı. Hutbede, “Kız çocuklarının da Allah’ın takdir ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır” denilmesine İzmir Barosu sert bir yanıt verdi. Baro, bu açıklamaların hem hukuka hem de Anayasa'da güvence altına alınan eşitlik ilkesine aykırı olduğunu vurgulayarak, “Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ‘rıza’ kavramını ön plana çıkararak miras paylaşımını dini boyutlarla tartışmaya açması durumu değiştirmez. Biliyoruz ki, toplumsal baskı altında üretilen rıza, gerçek bir rıza değildir; şiddetin bir biçimidir” şeklinde ifade etti.
Baro tarafından yapılan açıklama şöyle:
“15 Ağustos 2025 Cuma günü Diyanet İşleri Başkanlığı, tüm camilerde okunmak üzere bir Cuma hutbesi yayımlamıştır. Bu hutbede 'Yüce Rabbimizin koyduğu miras ölçüsünü değiştirmek ilahi adalete aykırıdır. (…) Kız çocuklarının da Allah’ın takdir ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır.' şeklinde ifadeler yer almıştır.
Söz konusu ifadeler, hukuka aykırı olmasının yanı sıra, en temel ilkelerden biri olan eşitlik ilkesinin açıkça ihlali niteliğindedir. Bu hukuka aykırılığın, devletin bir kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yapılması kesinlikle kabul edilemez.
Anayasa’nın eşitlik ilkesi, Medeni Kanun’un açık hükümleri ve taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerle kadın-erkek eşitliği yasal olarak güvence altına alınmıştır. Ancak, toplumsal cinsiyet eşitliğine aykırı dini veya geleneksel yorumların meşrulaştırılması, siyasi iktidarın cinsiyet eşitliği konusundaki uluslararası yükümlülüklerine tamamen zıt bir durumdur.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 'rıza' kavramını öne çıkararak miras paylaşımını dini ölçülerle tartışmaya açması bu durumu değiştirmez. Toplumsal baskı ile üretilen rıza, aslen rıza değildir; şiddete benzer bir durumdur.
İzmir Barosu Başkanlığı olarak, kız çocuklarının ve kadınların miras hakkına yönelik her türlü saldırının karşısında durduğumuzu, kadınların mirastan mahrum bırakılmasının yalnızca bireysel bir haksızlık değil, aynı zamanda toplumsal bir adaletsizlik olduğunu bilinciyle kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.”