reklam
reklam
DOLAR41,9633% 0.13
EURO48,9354% 0.06
STERLIN56,3611% 0.01
FRANG52,9572% 0.24
ALTIN5.825,99% 1,72
BITCOIN110.944,343.077
reklam

Tunç Soyer’den 14 Ekim sonrası süreç açıklaması: Kararımı verdim..

Yayınlanma Tarihi : Google News
Tunç Soyer’den 14 Ekim sonrası süreç açıklaması: Kararımı verdim..
reklam

Önceki İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, sosyal medya platformunda yaptığı duyuruda, kamuoyunda “kooperatif davası” olarak bilinen, 1 Temmuz'da 157 kişinin gözaltına alındığı davada günümüzde tutukluluğu devam eden 3 kişi olduğunu hatırlattı. Bu süreçle ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

Tunç Soyer’den 14 Ekim sonrası süreç açıklaması: Kararımı verdim..

Önceki dönem İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, sosyal medya hesabı üzerinden şu yorumları yaptı: “ Yeni Bir Kent Politikası
1 Temmuz'da gerçekleşen gözaltıları takip eden davada, şu anda tutukluluğu devam eden 3 kişi kaldı. Geçmişte özgürlüklerine kavuşan tüm arkadaşlarımız için son derece mutluyum.

Mevcut durumu kısaca özetlemek gerekirse; hakkımızda hazırlanan iddianame “kamu kurumunu araç kullanarak dolandırmak” iddiasını taşıyordu. Son tahliyelerle kooperatiflerden tutuklu kimsenin kalmadığına göre, “kuvvetli suç şüphesi taşıyan” ben dahil bu 3 kişinin; kime menfaat temin etmek amacıyla, hangi hileleri kullanarak, hangi kasıtla ve kimi aracı kullanarak dolandırıcılık yaptığı sorularının yanıtı tamamen belirsiz kalıyor. Kooperatiflerden tutuklu kimse kalmadığına göre, yani kuvvetli suç şüphesinin ortadan kalktığı ve şahsi bir çıkar ve menfaat elde etmediğimiz iddianamede yazıldığına göre, belediyeyi ve İZBETON’u kim için, nasıl dolandırdık?

Karar verdim

Dilerim 9 Aralık’a kadar herkes bu sorunun cevapsız kaldığını fark eder.
Duruşmada da belirttiğim gibi; mahkemenin adaletine olan güvenimi devam ettiriyor ve tahliye umudumuzu sürdürüyorum.
14 Ekim’de tahliye edilmediğime göre, tek kişilik hücremde geçireceğim yeni bir zaman dilimi doğdu. Bu süreci en verimli şekilde değerlendirmek için bir kararım var ve bunu paylaşmak istiyorum.”

Soyer, açıklamasına şöyle devam etti: “Geçen 112 günde romandan felsefeye, mitolojiden tarihi eserlere kadar 34 kitap okudum. Daha okuyacağım birçok kitap var, ancak bu dönemde özellikle bir konuya yoğunlaşacağım.

Bildiğiniz gibi ben daima yerel siyasetin kıymetine ve önemine vurgu yapan bir siyasetçi oldum.
10 yıl önce, Seferihisar Belediye Başkanı iken, 2015 Paris İklim Zirvesi'ne tüm dünyadan davet edilen 400 belediye başkanından biri olmuştum. O günü hatırlıyorum; Robert Redford ve Leonardo DiCaprio ile aynı sırada oturmuştuk. O gün yaptığım konuşmadan şu kısmı paylaşmak istiyorum:
“Küresel iklim krizinin devlet başkanlarının veya hükümetlerin alacakları kararlarla çözülemeyeceği anlaşılmış ve ilk kez bir iklim zirvesine belediye başkanlarının katılması kararlaştırılmıştır. Yani global krizler, yukarıdan aşağıya verilecek talimatlarla veya yalnızca çıkarılacak yasalarla değil; aşağıdan yukarıya üretilecek çözümlerle, yani katılımcılıkla ve yerelden çözümle aşılabilir.”

‘Ben bugün şehrim için ne yapabilirim?’

Bu zirveden sonra yerel yönetimlerin ne denli değerli olabileceği daha net anlaşıldı. Seferihisar’da Sakin (Yavaş) Şehir uygulamasıyla; İzmir Büyükşehir'de Sünger Kent, Acil Çözüm Ekibi, Çoban Haritası, mahalle bostanları, Masal Evleri gibi birçok proje ve uygulamayla bu bilinçle sürekli çalıştım.
O zirvede tanıştığım Paris Belediye Başkan Yardımcısı şöyle demişti:
“Fransa’da 36.000 belediye var. Her birinin ortalama 15 meclis üyesi olduğunu göz önüne alırsak, Fransa’da her gün yaklaşık en az 500.000 kişi ‘Ben bugün şehrim için ne yapabilirim?’ sorusuyla güne başlar.”
Bu sözlerin anlamını düşündüm.

Oysa bizde 2016 yılında çıkarılan bir yasa ile 16.000 köy, hukuki varlıkları yok edilerek mahalleye dönüştürüldü. Her geçen gün yerel yönetimlerin gücünü azaltma eğiliminde olan yeni kararlar ortaya çıkmaya başladı. Bugün hem yerel yönetimler üzerindeki mali ve siyasi baskılar hem de yeni hazırlanan yerel yönetim mevzuat düzenlemeleri, merkezi otoritenin gücünü artıran ve yerel yönetimleri kısıtlayan bir gelecek inşa edilmekte olduğunu gösteriyor.

Bu durumda, küresel krizlere çözüm yolları üretebilmek ve “sosyal devlet” anlayışıyla vatandaşı daha fazla koruyup kollayan bir yönetim tasarlayabilmek için; yerel yönetimlerin yetki, görev ve sorumluluklarını yeniden gözden geçirecek bir bakış açısına ihtiyacımız var.
Devletin sosyal devlet olma kapasitesini yeniden ele alacaksak, bunu yerelden inşa etmek zorundayız, çünkü mevcut devlet yapısı bu kapasiteyi kendi kendine kazanamayacak kadar değişti. Bunu değiştirmenin yolu, sosyal adalet temelinde bir kent politikası oluşturmak olabilir.
Bunun için:
a. Kamu kavramının ortadan kalkmasıyla geri kaybedilen politik yurttaşlığın yeniden tesis edilmesi için sosyal yurttaşlık nasıl inşa edilebilir?
b. Eşitlik ve özgürlük bağlamında, hemşerilik bağı çerçevesinde nasıl bir ilişki kurulabilir?
c. Demokratik bir ulusa dönüşebilecek, demokratik bir toplum oluşturmak için nasıl bir yerel yönetim modeline ihtiyaç var?
Bu sorular üzerinde çalışmayı, düşünmeyi ve bulunacak cevapların yaratıcı ve yol gösterici olmasını umuyorum.

Sizlerden, bu sorular etrafındaki fikirlerinizi ve önerilerinizi paylaşmanızı rica ediyorum. Önerebileceğiniz makale veya kitap varsa, bunları benimle paylaşmanız bu süreç için son derece faydalı olacaktır.
Gönderiler için:
Mail adresi: [email protected]
Adres: 856. Sokak No:3, Nurhan İşhanı, Kat:1, Daire:3, Konak/İzmir
Öğrendiklerimi ve geliştirdiklerimi elbette sizlerle paylaşacağım.
Şimdiden yardımlarınız için teşekkür ederim.
Sağlıcakla kalın..!”

reklam

YORUM YAP