

Geçmişte çocukların sokaklarda aktif bir şekilde oynadığı misket, mahallelerde en popüler oyunlardan biriydi. Ancak bilgisayar ve akıllı telefonların yaygınlaşması, kentlerin hızla betonlaşmasıyla birlikte bu güzel kültür de hafızalardan silinmeye başladı. Günümüzde bile birçok evin dolap ve çekmecelerinde bu unutulmuş misketlerin yer aldığına rastlamak mümkün. {siteDomain} okurlarına bu keyifli ve basit oyunu bir kez daha hatırlatmak istedik. Bu nostaljik anılarla dolu günleri özlemle anıyoruz…

İZMİR'DE MEŞE, ÖDEMİŞ'TE ATAK
Misketin farklı bölgelerde çeşitli adları bulunmaktaydı. Yöreye göre değişiklik göstermesi oldukça normaldi, hatta bazen aynı şehir içinde farklı mahallelerde bile farklı isimler kullanılmaktaydı. Cicoz, bilye, bilya, mile, cilli, gülle, kemik, meşe ve cıncık gibi isimler kullanılıyordu. İzmir'de ise çoğunlukla 'meşe' olarak bilinirdi. Örneğin, İzmir'in Ödemiş ilçesinde miskete 'atak' denilmekteydi.

RENGARENK CAM BİLYELER
Misket genellikle cam bilyelerle oynanırdı; demir bilyeler ise çok nadirdi. Önceleri yuvarlak çakıllar ya da meyve çekirdekleri bilye olarak kullanılırken, 18. yüzyılda mermer bilyeler üretildi. Ardından demir ve cam bilyeler piyasaya sürüldü. Özellikle benzersiz şekilleri olan, renkli ve şeffaf cam bilyeler her zaman daha çok değer kazanırdı. Bu bilyeleri sergilemeyi asla istemez, kaybolacak veya birinin alacağı korkusuyla cebimizden çıkartmazdık. Şeffaf olmayan beyaz desenli misketlere ise kemik denirdi ve bu da oldukça kıymetliydi.

GAFLİK VEYA GODE
Ancak bunlar arasında en değerli olanı 'gaflik' olarak adlandırdığımız ve uğurlu saydığımız misketti. Genellikle hafif eskimiş, kısmen hırpalanmış ve tırtıklı olanlar tercih edilirdi. Çünkü gaflik ne kadar pırıl pırıl olursa, o denli kontrolü zor olurdu. Bu misket her zaman en sona konulurdu. Kaybedildiğinde büyük bir kayıp hissi yaşardık. O, bizim kahrimizi çeken, en değerlilerimiz arasındaydı. İzmir'de ise daha çok 'gode' olarak bilinir.
Bu oyunun birçok çeşidi mevcuttu. Ancak en popüler olanları “tumba”, “kuyu” ve “üçgen”di.

EN ÖNEMLİ ŞEY: ÜTMEK!
Her zaman bir hedefle oynardık: Ütmek! Ütmek, yenmek anlamına gelirdi. Bazen bu 'kökmek' olarak da adlandırılırdı. Karşıdan daha çok misket kazanmak, ondan daha fazla vurarak başarmaktı. Ütünce kendimizi dünyanın en mutlu insanı olarak hissederdik. Ütülünce ise kırtasiye ve bakkalın yolunu tutar, yeni misketler alırdık. Memnun olmayan ve oyunu kenardan izleyen çocuklar, bütün misketleri alıp havaya atarak kapıştırırdı. Sonrasında herkes alabildiği kadar misketi cebine atmaya çalışırdı.
O günleri hatırlamak ve nostalji yaşamak isteyenler bugün bilye koleksiyonu yapıyor. Herkesin evinde biraz unutulmuş bilyelerin yer aldığı gibi, koleksiyon yapmaya devam edenler de mevcut. Renkli cam bilyeler, her görüldüğünde insanın yüzünde bir gülümseme oluşturuyor.



