reklam
reklam
DOLAR42,3601% 0.06
EURO48,9447% -0.26
STERLIN55,4733% -0.42
FRANG52,6670% -0.52
ALTIN5.568,72% 0,54
BITCOIN90.124,40-3.244
reklam

İzmir'in Tarihi: Geçmişten Günümüze Yolculuk

Yayınlanma Tarihi : Google News
İzmir'in Tarihi: Geçmişten Günümüze Yolculuk
reklam

İzmir’in bilinen en eski yerleşimi, günümüzde Tepekule olarak adlandırılan höyüğün bulunduğu alanın etrafında, körfezin kuzeydoğusunda, yaklaşık yüz dönümlük ufak bir adada kurulmuştur. Yüzyıllar boyunca Sipylos (Yamanlar) Dağı’ndan inen sellerin Meles Irmağı aracılığıyla taşıdığı alüvyonlar, günümüzde Bornova Ovası’nı oluşturmuş ve bu eski adacık zamanla karaya bağlanarak bir tepe görünümü kazanmıştır.

Bugün yüksek kesiminde Tekel’in eski şarap ve bira fabrikasına ait bir numune bağı bulunan Tepekule, 1950’lerden sonra hızla gecekondu yapılarla dolsa da, İzmir’in ilk yerleşiminin tespit edildiği bölge olarak tarihsel önemini sürdürmektedir. Bu alanda yapılan kazılar, Türk Tarih Kurumu ve Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün yoğun katkılarıyla gerçekleştirilmiştir.

İZMİR’İN İSMİNİN KÖKENİ

Antik kaynaklarda İzmir’in adı, İon lehçesinde Smurne, Attika lehçesinde ise Smryna şeklinde geçmektedir. Günümüz Yunanlıları kente Smyrni demektedirler. İsmin kökenine dair çeşitli efsaneler mevcut olsa da, genel kabul gören görüş, adın Tunç Çağı’na dayanan yerel bir Anadolu sözcüğünden –muhtemelen Tismurna ya da Smurnu– evrimleştiği yönündedir. Kentin MÖ 3000–1800 yılları arasında bu adla anıldığı düşünülmektedir.

TARİH BOYUNCA İZMİR

Tunç Çağı (MÖ 3000–1050)

Kazılar, ilk yerleşimin MÖ 3000’e kadar izlendiğini göstermektedir. Ancak höyüğün daha eski dönemlerde de kullanılmış olması muhtemeldir. İlk yerleşiklerin, deniz seviyesinin birkaç metre üzerindeki kayalık alanlara evlerini kurdukları anlaşılmıştır. Bu döneme ait çanak çömlekler, Troya kültürüyle benzerlik göstermektedir.

Orta ve Geç Tunç Çağı tabakalarında, Troya II ve Troya VI kentlerinde görülen keramik tipleriyle benzerlikler gözlemlenmiştir. Myken seramik parçalarının bulunması, bölgenin o dönemde Akalı (Achaioi / Myken) ticaret kolonileriyle etkileşim hâlinde olduğunu düşündürmektedir.

Sınırlı mimari bulgular mevcut olmakla birlikte, halkın konuştuğu dil veya etnik yapı hakkında kesin bir sonuç elde edilememiştir.

DEMİR ÇAĞI (MÖ 1050–650)

Hititlerin çöküşüyle başlayan karanlık dönem, İzmir’de de izlerini bırakmıştır. MÖ 1050’den itibaren höyükte Hellas kökenli Aioller ve ardından İonlar yaşamaya başlamış; bu yerleşimin tamamen Yunan kolonistlerin eseri olduğu anlaşılmıştır.

Erken İzmir evleri çoğunlukla tek odalı, kerpiç duvarlı ve saz damlı yapıdan oluşmaktaydı. MÖ 850’lerden başlayarak şehir, kerpiç bir surla çevrelenmiş ve bir kent devleti görünümü kazanmıştır. Nüfusun 1000–1500 civarında olduğu ve halkın büyük bir bölümünün çevredeki tarım alanlarında yaşadığı düşünülmektedir.

Athena Tapınağı, bu dönemin en önemli kutsal yapılarından biri olarak öne çıkmaktadır. İlk yapısı küçük bir nişten oluşmakla birlikte, zamanla büyütülerek İzmir’in simgelerinden biri haline gelmiştir.

Parlak dönem (MÖ 650–545)

İzmir’in en göz alıcı dönemi, İon uygarlığının yükselişiyle örtüşmektedir. Akdeniz ticaretine dâhil olan şehir, Fenike, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz ile yoğun kültürel etkileşime girmiştir.

Yazının yayılması, Athena Tapınağı’na adanan eserlerdeki adak yazıtlarından anlaşılmaktadır. MÖ 640–580 yılları arasında inşa edilen tapınak, Doğu Hellen dünyasının en eski mimari örneklerinden biri olarak kabul edilmektedir. İzmir’de bulunan sütun başlıkları, hem Aiol hem de İon üsluplarının gelişiminde öncüdür.

Aynı dönemde çok odalı ve iki katlı evlerin inşa edilmesi, düzenli sokak yapısının oluşturulması ve ızgara planlı (Hippodamos tipi) yerleşimlerin en erken örneklerinin ortaya çıkması, kentin gelişmişliğini göstermektedir.

Bu yüzyıllarda Batı Anadolu, Thales, Anaximandros ve Anaximenes gibi düşünürlerle bilimsel yöntemin doğduğu bölge haline gelirken, İzmir bu kültürel atmosferin önemli bir parçasıdır.

LYDIA VE PERS HAKİMİYETİ

Herodotos, İzmir’in Lydia Kralı Alyattes tarafından alınışını anlatır. MÖ 6. yüzyıl ortasında Perslerin gelişi, kentin parlak döneminin sonunu getirmiştir. Athena Tapınağı’nın bu dönemden sonra adak eşyası almadığı da bu çöküşün önemli bir göstergesidir.

Gerileme Dönemi (MÖ 500–300)

Pers etkisinin gölgesinde kalan İzmir, MÖ 4. yüzyılda yeniden hareketlenmeye başlamış ve büyük avlulu konutlar inşa edilmiştir. Nüfusun artmasıyla yüz dönümlük höyük yetersiz kalmış, bu nedenle MÖ 300’lerde yerleşim Pagos (Kadifekale) eteklerine taşınmış ve Yeni Smyrna kurulmuştur.

HELLENİSTİK DÖNEM VE ROMA ÇAĞI

Büyük İskender sonrası İon kentleri büyük bir refaha ulaşarak, Strabon Smyrna’yı “İonia’nın en güzel kenti” olarak tanımlamıştır. Düzgün döşenmiş yollar, iki ana kutsal yol, Homeros’a adanan Homereion, tiyatro, stadyum ve gösterişli Devlet Agorası bu dönemin izleri arasında yer almaktadır.

Smyrna, Roma döneminde ikinci kez altın çağını yaşamış; ticaret, kültür ve din açısından önemli bir merkez olmuştur. Hristiyanlığın erken döneminde St. Polycarp’ın burada yaşaması, kenti kutsal metinlerde adı geçen “Yedi Kilise”den biri hâline getirmiştir.

BİZANS’TAN OSMANLI’YA

Roma’nın ikiye ayrılmasıyla Bizans egemenliğine geçen İzmir, yüzyıllar boyunca Arap, Selçuklu, Ceneviz ve Haçlı kuvvetlerinin savaş alanı olmuştur. 14. ve 15. yüzyıllarda Rodos Şövalyeleri ve Timur’un saldırıları büyük tahribatlara yol açmış; 1422’de II. Murat tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır.

17. yüzyıldan itibaren ticaret ayrıcalıklarıyla İzmir, Osmanlı’nın en önemli liman kentlerinden biri hâline gelmiş; 18. ve 19. yüzyıllarda ise Avrupa tüccarlarının gözdesi olmuştur.

YAKIN ÇAĞ: YANGINDAN CUMHURİYET’E

15 Mayıs 1919’da Yunan ordusu tarafından işgal edilen İzmir, 9 Eylül 1922’de bağımsızlığına kavuşmuş, ancak birkaç gün sonra meydana gelen büyük yangın, kent tarihinin en büyük felaketlerinden birine dönüşmüştür. Yaklaşık 20 bin yapının kül olduğu bu olay, şehrin adeta haritadan silinmesine neden olmuştur.

Ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte İzmir, küllerinden yeniden doğmuş ve bugün Ege’nin incisi olarak anılan kimliğini adım adım inşa etmiştir.

reklam

YORUM YAP