reklam
reklam
DOLAR38,6055% 0.09
EURO43,7870% 0.22
STERLIN51,7034% 0.72
FRANG46,8172% -0.22
ALTIN4.187,95% 1,30
BITCOIN93.790,25-0.468
reklam

Devrimci Ruhun İzleri: Deniz Gezmiş

Yayınlanma Tarihi : Google News
Devrimci Ruhun İzleri: Deniz Gezmiş
reklam

6 Mayıs sabahı, bir ülkenin fedakâr evlatları darağacına doğru yürüdü. Deniz Gezmiş, genç yaşında sadece bir devrimin değil, özgür bir ülkenin hayalini taşıyan öncü bir isimdi. O an, bir kuşağın cesareti, adalet özlemi ve insan onuruna bağlılığının simgesi oldu. İdam sehpasına doğru attığı her adım, yalnızca bir insanın değil, bir halkın mücadelesinin yankısını taşıyordu. Yıllar sonra, Deniz’in yol arkadaşlarından biri olan Avukat Metin Cengiz, Bursa Cezaevi’nin duvarları arasında paylaşılan umutları, dostluğu ve inancı anlatıyor. Bu, gençliğin devrimci ruhunu ve uğruna can verilen bir ülke sevdasını yeniden yaşatan bir tanıklık.

Devrimci Ruh: Deniz Gezmiş

79 yaşındaki Avukat Metin Cengiz, bir avuç gencin özgürlük hayalleriyle büyüttüğü direnişi ve Deniz Gezmiş ile 68 Kuşağı’nın cezaevindeki mücadele ruhunu {siteDomain} muhabiri Semra İğtaç’a aktardı. O, sadece tanık değil, yaşanmış bir bellekti:

68 kuşağının devrimci isimleri Deniz Gezmiş ve Cihan Alptekin ile cezaevinde geçirdiği anıları, dostluklarını, umutlarını ve hayallerini birebir yaşadı. Cengiz’in anıları, kişisel bir hatırat olmanın ötesinde, Türkiye’nin politik tarihinde unutulmaz bir dönemin canlı şahitliğini sunuyordu.

İlk Buluşma: Bursa Cezaevi’nde Karşılaşma

1970’lerin başı. Filistin’den dönen Deniz Gezmiş ve Cihan Alptekin, İstanbul’da yakalanarak Bursa Cezaevi’ne gönderildiğini öğrenen üniversite öğrencisi Metin Cengiz, savcı olan abisinin yanına gitmişti.

Deniz ve Cihan’ın kulağı savcının kardeşinin ideolojik duruşuna dair haberlerdeydi. Cengiz koğuş kapısından içeri girdiğinde, sınıf arkadaşı Cihan Alptekin onu görünce boynuna sarıldı:

“Ulan, sen miydin? Savcının kardeşi sen miydin? Biz de kendi aramızda araştırıyorduk; savcının kardeşi kim, faşist mi, devrimci mi…”

Aslında her ikisi de hukuk fakültesi öğrencisiydi. Ancak aynı sınıflarda okumadıkları için öğrenci numaraları farklıydı. Yine de üniversitedeki olaylarda Deniz’i her zaman en önde görürlerdi. Cihan, Deniz’in en iyi arkadaşıydı ve dostlukları hayatları boyunca sürdü.

O dönem üniversiteler oldukça özgürdü. 1961 Anayasası yürürlükteydi ve polis, rektör talep etmedikçe içeri giremezdi. Öğrenciler üniversite içinde eylem ve aktivitelerde özgürdü. Mahkemeler de bugünkünden çok daha bağımsızdı.

Deniz, Cihan Alptekin ve diğer tutuklularla birlikte cezaevindeydi. Deniz’in bu tutuklanması ise Filistin kamplarında eğitim aldıktan sonraki bir döneme denk geliyordu. Cezaevinde birlikte çekilen fotoğraflardaki gerilla elbisesi, o günlerin izlerini taşıyordu. Tutuklandığı gün ise Deniz’i Bursa Cezaevi’ne göndermişlerdi. Bunu öğrenir öğrenmez hemen Bursa’ya gitmişti.

İlk İçki Anısı: Votka, Çerez ve Dostluk

Metin Cengiz zaman zaman onların koğuşunda kalıyordu. Bir gün cebine votka, meyve suyu ve biraz çerez doldurup doğrudan koğuşa gitmişti.

“Kafayı bulduk, şişeleri Cihan tuvalette küçük parçalara ayırıp lavabodan attı.” Belki de Deniz Gezmiş ve Cihan Alptekin’in cezaevinde içtiği ilk ve son içkilerini birlikte paylaşmışlardı.

“Tabii ben tutuklu değildim; özgürdüm. İstediğim zaman cezaevinden çıkabiliyordum. Onlarla birlikte cezaevi yemeği de yedik, dışarıdan kebaplar getirtip sofralar kurduk; Kimse bana hesap sormuyordu.”

Bir Bakışıyla Cesaret Veren Devrimci: Deniz Gezmiş

“Deniz’i bir kez gören asla unutamazdı. Uzun boylu, dalgalı saçlı, dimdik bir duruşu vardı ki, yürürken bile arkasında bir cesaret dalgası yayılırdı. Gözleri, derin ve insanı içine çeken bir özellikteydi. Konuştuğunda yalnızca bir dava anlatmazdı; yaşamak, dostluk, insan sevgisi gibi kavramları da dile getirirdi. Hücrede bile tartışmayı, fikir üretmeyi çok severdi.”

O, bulunduğu her ortamda doğal bir liderdi. Boylu poslu, karizmatik, neşeli bir gençti. Cesareti, gülümsemesi ve insani sıcaklığı ile çevresini etkiliyordu.

“Her zaman en ön saflarda yer alırdı. Tutuklansa bile neşesini kaybetmezdi.”

Fıkra anlatıp anlatmadığını hatırlamıyordu, ama uzun sohbetler ve politik tartışmalar eksik olmazdı. Deniz, birçok kez tutuklanıp kısa sürede serbest bırakılmıştı; ama Filistin dönüşü ve THKO ile durumu değişmişti. Cezaevindeki ziyaretçiler açısından rahattılar.

Deniz’i ziyarete gelenlerin, 12 Mart 1971 darbesinden sonra “arananlar” listelerinde fotoğrafları yayımlandı. Metin’in ağabeyi, Denizlere sempati duyan bir CHP’liydi. Bu nedenle savcının odasında, Denizlerle uzun sohbetler yapabiliyordu.

O dönem cezaevinde çekilen fotoğrafların bu kadar kıymetli olacağını hiç düşünmemişti.

68 Kuşağı: Bir Başka Gençlik

O dönemki gençlik, bugünün algıların ötesinde bir kimliğe sahipti. Yalnızca bireysel özgürlükler değil; halkların kurtuluşu, bağımsızlık, dünya devrimi gibi büyük idealler peşindeydiler. “68 Gençliği bambaşkaydı. Herkes türkü söylerdi, umut vardı. Çağdaş bir üniversite, demokratik bir ortam ve öğrencilerin yönetimde söz sahibi olması gibi taleplerle boykotlara katıldık. Günlerce rektörlükteki koltuklarda yatıp kalkarak işgali sürdürdük.”

Bu süreçlerde Deniz Gezmiş her zaman en ön saflarda yer alıyordu. Sağ-sol tartışmaları yaparak, öğrenci olaylarında ve polis müdahalelerinde cesurca ön saflarda duruyordu.

Unutulmayan Anılar ve Demirel’e Mektup

Deniz Gezmiş’in babasının Süleyman Demirel’e yazdığı mektup hâlâ aklındaydı. Oğlunun Bursa Cezaevi’ne gönderilmesi üzerine endişe duymuştu. “Oğlumu öldürmek için mi oraya gönderdiniz?” Bu sözler, bir babanın çaresiz isyanını yansıtıyordu.

Bursa Cezaevi’nde çekilmiş bir fotoğrafın özelliği, Deniz’in bir yanında Metin, diğer yanında ‘Ayı Mustafa’ lakabıyla bilinen bir mahkûm duruyordu. Deniz, tereddüt etmeden Ayı Mustafa’nın omzuna kolunu atmıştı. O an, insan olmanın yeterli olduğunu gösterecek kadar anlamlıydı. Bu fotoğraf sadece bir anı değil, eşitliğin, özgürlüğün ve insana olan inancın sarsılmaz bir yansımasıydı.

Deniz Gezmiş nasıl bir insandı?” derseniz, O, ezilen halkını düşünen, bu uğurda yaşamını ortaya koymuş bir devrimciydi. Sosyalist, komünist bir lider ruhu taşıyordu. Öğrencileri bir araya getirerek toplumsal harekete öncülük ediyordu.

Deniz’le tanışmış olmaktan dolayı kendini her zaman şanslı hissetti. Cezaevinde türkü söylediği o gece, unutulmaz bir dostluk anısı olarak hatırlanıyordu. Yıllar geçmesine rağmen, Deniz Gezmiş’in idamı hâlâ kalbinde kapanmayan bir yara olarak kalmıştı.

“Deniz bir taneydi… Gerçekten güzel bir insandı.”

reklam

YORUM YAP