reklam
reklam
DOLAR40,7647% 0.07
EURO47,7792% 0.39
STERLIN55,3886% 0.65
FRANG50,6583% 0.28
ALTIN4.401,41% 0,39
BITCOIN121.425,431.492
reklam

Digel İşçileri 208 Gündür Direnişte: Baskı, Mobbing ve Tacizi Teşhir Edeceğiz

Yayınlanma Tarihi : Google News
Digel İşçileri 208 Gündür Direnişte: Baskı, Mobbing ve Tacizi Teşhir Edeceğiz
reklam

İzTV’de yayınlanan Nil Kahramanoğlu ile Gündem Özel’in konukları TEKSİF Sendikası Genel Başkan Danışmanı Makum Alagöz ile DIGEL Tekstil emekçileri Rümeysa Kişi ve Bahar Tunçer oldu. 208 gündür direnen Digel Tekstil emekçilerinin yaşadığı sorunları konu alan programda baskı, mobbing ve taciz iddiaları gündeme getirildi.

Digel İşçileri 208 Gündür Direnişte: Baskı, Mobbing ve Tacizi Teşhir Edeceğiz

Gaziemir Ege Serbest Bölge’de bulunan Alman firması Digel Tekstil’de 208 gündür direnişlerini sürdürdüklerini ifade eden Alagöz, “17 Ocak’ta sefalet ücreti dayatan işverene karşı işçiler ayaklandı ve aynı gün TEKSİF Sendikası’na üye olup örgütlendiler. İşveren bu duruma karşı 4 öncü arkadaşımızı işten çıkardı. Bu arkadaşlarımızın işe alınmasını talep eden 3 arkadaşımız da çıkarıldı. Ardından 8 işçinin iş akdini feshetti. 15 işçi uzun süredir, anayasal hakları için, insan onuruna ve kadın onuruna yakışır bir çalışma düzeni talep ederek mücadele ediyor. Fabrikada çalışan 420 işçinin yüzde 85’i kadın. Başlangıçta sorunlar yalnızca ücretle ilgili gibi görünse de daha sonra yapılan görüşmelerde baskı, mobbing ve taciz vakalarının da olduğu anlaşıldı. Fabrikada mesai başlamadan 45 dakika önce çalışmaya zorlanıyorlar. Mesai başladıktan 30 dakika sonra ve paydos saatinden yarım saat önce tuvalete gitmek kesinlikle yasak. Bu yasakları uygulamak için birim amirlerini tuvaletlerin önüne nöbetçi olarak dikiyorlar” diye konuştu.

‘Almanya’da Böyle Değil’

Alagöz, Almanya’daki firmanın sendikalı olduğunu dile getirerek, yabancı sermayenin Türkiye’deki sömürü düzenini çok iyi öğrendiğini ifade etti. “Almanya’daki şirkette çalışan bir kadın regl olduğunda direkt olarak ücretli regli izni kullanabiliyor. Ancak burada hemen hemen hakarete uğruyorsunuz. Örneğin, regl ağrısı çeken bir kadın bayıldığında, erkek yönetici gelip gülerek baskı yapabiliyor. Çalışanların haklarını koruma sürecinde Türk İş Genel Başkanı Atalay, Çalışma Bakanı Işıkhan’ın bulunduğu bir ortamda, Digel ile yapılan telefon görüşmesini anlatırken, işverenden saygı beklediklerini iletmiş. Ancak işverenin yanıtı, ‘Sendikadan dolayı Türkiye’ye geldim, yoksa Fas’a giderim’ şeklinde olmuş. Yani Türkiye’yi diğer ülkelerle eşit tutan bir yaklaşım var.”

‘Yeterli Destek Göremedik’

İzmir kamuoyundan yeterince destek alamadıklarını belirten Alagöz, “Tam anlamıyla bir dayanışma kültürü oluşturamadık. Sadece 3-5 sendikacı ve siyasi parti destekledi. Öncelikle kendimiz mücadele etmeye kararlıyız. Kimse ekonomik destek beklemiyor, manevi destek bekliyorlar. Dayanışma, kazanıma yol açacaktır. Tüm emek dostlarımızı bizimle birlikte çay içmeye bekliyoruz.” dedi.

‘Hem Taciz, Hem Sömürü’

Anayasal hakkını kullandığı için 7 yıl çalıştığı Digel’den haksız yere çıkarıldığını söyleyen Tunçer, “Çalıştığım sürede birçok sorun yaşadım. Örneğin, hamile kaldığınızda devlet hastanesinde geçerli olan kan testi, Digel Tekstil insan kaynaklarında geçerli değil. Rahminiz göründüğü ultrason istemek gibi genel uygulamalar ile karşı karşıyayız. Tüm kadınlara bu uygulama yapılıyor, bu hem taciz hem de sömürü anlamına geliyor.” dedi.

‘Örnek Olacak Direniş’

İki yıl boyunca Digel’de çalıştığını belirten Kişi, “Sadece sendikalı olmak istediğim için birlikte haksız, hukuksuz ve tazminatsız işten atıldık. 208 gündür sendikamızla birlikte direnişimizi sürdürüyoruz. Bu direniş, sadece işe geri dönebilmek için değil, haklarımızın, emeğimizin, onurumuzun ve gururumuzun karşılığını almak için verdiğimiz bir direniş.” şeklinde konuştu.

‘Saldırgan Tutum Sürüyor’

Kişi, işverenin sömürü düzeninin sürdüğünü dile getirirken, “İnsan kaynaklarına şikâyette bulunduğumuzda, konuya kayıtsız kalıyorlar. Örneğin, su sebilleri ile ilgili problemimiz vardı. Su sebilleri, tuvaletin önüne koyulmuştu ki çalışanlar su almak için tuvalete gitmek zorunda kalsınlar. 420 kişinin çalıştığı fabrikada yalnızca 2 su sebili bulunuyor, yönetim kademesinde ise 5 var. Sendikalaşma sürecimizi başlattığımızda baskı ve mobbing arttı. Bu sıcak havalarda havalandırmaları bilerek açmıyorlar, yemekler kötü ve yağlı. Şikâyet ettiğimizde yöneticilerden, ‘Bırakın terlesinler’ gibi yanıtlar alıyoruz.” dedi.

‘Prim Sistemi Kurmuşlar’

Tunçer, işverenin mükemmeliyetçilik adı altında bir prim sistemi oluşturduğunu aktararak, “3 ay boyunca hiçbir şekilde izin alamıyorsunuz. Her gün yüzde 90 üzerinde performans ve yüzde 98’in üzerinde kalite sağlamak zorundasınız ki o 6 binlik primi kazanabilesiniz. Bu uygulama, çalışanlar arasında rekabet yaratmaktan başka bir işe yaramıyor.” dedi.

‘İfşa Dosyamız Hazır’

Alagöz, basın açıklaması ile haksızlıkları ve tacizleri ifşa edeceklerini belirterek, “Tüm kamuoyuna bir çağrıda bulunduk. 14 Temmuz’da insan onuruna ve kadın onuruna yakışmayan çalışma düzenini yaratan yöneticiler hakkında bir ifşa dosyası hazırladık. İzmir'deki kadın kurumları, emek savunucuları, sendikalar ve siyasi partileri sürecin içine dahil olmaya çağırıyoruz. Digel’deki bu aymazlığa son verirsek, Hugo Boss’ta da duracak, diğer firmalarda da duracak. Bunları teşhir edeceğiz.” ifadelerini kullandı.

reklam

YORUM YAP