

2018 yılında şüpheli bir şekilde yaşamını yitiren Emekli Tümgeneral Ethem Büyükışık’ın oğlu Dorukhan Büyükışık’ın ölümüyle ilgili yapılan soruşturma kapsamında önemli bir gelişme yaşandı. Olay yerinde kaydedilen polis görüntülerinin değiştirilerek gerçeklerle bağdaşmayan sahte raporların oluşturulduğu iddialarıyla yargılanan iki jandarma personeli hakkında savcı mütalaasını sundu. Savcı, sanıkların kasıtlı olarak yanlış rapor düzenlediklerini belirterek cezalandırılmalarını istedi. Duruşma ise 10 Eylül tarihinde gerçekleştirilecek.
Jandarma Kriminal Laboratuvar Amirliği’nin de olay yerinde çekilen görüntülerdeki konuşmaları değiştirip sahte bir rapor hazırladığı tespit edildi.
Jandarma personelleri hakim karşısına çıktı
Ethem Büyükışık, oğlunun şüpheli ölümünü aydınlatmak adına devam eden mücadelesini sürdürürken, delilleri değiştirdikleri öne sürülen jandarma personelleri O.K. ve O.B.’nin yargılandığı davanın 6. duruşması Ankara 18. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Sanık O.B. ve sanık avukatı Ergin Kılıç mahkeme salonunda hazır bulunurken, sanık O.K. duruşmaya SEGBİS aracılığıyla katıldı.
Savcı: kasıtlı bir şekilde yanlış rapor verdiler
Gündemde geniş yankı bulan davada savcı mütalaasını açıkladı.
Savcı, bilirkişi raporlarının üçünde “Cüneyt” ve “Emre” isimlerinin geçtiğini, ancak yalnızca jandarmanın kriminal raporunda bu isimlerin yer almadığını hatırlattı.
Ayrıca, Jandarma Kriminal Laboratuvarı’ndaki “Yüksekten düştüğünü düşünmüyorum” şeklindeki ifadenin bilirkişi raporlarında “Yüksekten düştüğü kesindir” şeklinde yansıtıldığı da belirtildi.
Savcı, 2 jandarma personelinin hazırladığı raporun pek çok açıdan eksik ve farklı olduğunu ifade ederek, sanıkların kasıtlı olarak harekete geçtiği değerlendirmesini yaptı.
Savcı, sanıkların “Gerçeğe Aykırı Bilirkişilik Yapma” suçundan ayrı ayrı 3 yıl ile 7 yıl arasında hapisle cezalandırılmalarını talep etti.
Adil yargılanmadıklarını iddia ettiler
Mütalaanın ardından sanıklara savunma yapma fırsatı verildi. Sanıklar, bilirkişi raporlarının taraflı bir şekilde hazırlandığını ve savcının bu raporlara dayanarak yaptığı mütalaayı kabul etmediklerini ifade ederek adil yargılanmadıklarını savundu. Sanıklar ayrıca, savunmalarını detaylandırmak için ek süre talep etti.
‘Suçu örgütlü şekilde işlediler’
Büyükışık’ın avukatı İlter Aksoylu, olay yerinde görev alan polis memurları hakkında İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesinde devam eden davayı hatırlatarak sanıkların “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan” cezalandırılmasını istedi.
Duruşma 10 Eylül saat 09:30’a ertelendi.
Büyükışık: Yavaş yavaş hakikate ulaşmaya başlıyoruz
Duruşma sonrasında açıklama yapan Ethem Büyükışık, şu ifadelerde bulundu:
“Bugünkü duruşmada sizlerin ve bizlerin, 2. ve 3. dinleme araçlarından rahatlıkla duyabildiği ‘Cüneyt’ ve ‘Emre’ isimlerinin aslında ‘Deniz’ olduğunu iddia etmeye devam ettiler. Sanıkların bu iddiaları tamamen gerçek dışıdır. Çünkü ‘Cüneyt’ ve ‘Emre’ isimli polislerin veya sivil şahısların orada bulunmadığına dair herhangi bir resmi rapor yoktur.
Tam aksine, bu soruşturmaların başlangıcında, olay yerinde 30’un üzerinde resmi kolluk görevlisi olmasına rağmen başlangıçta yalnızca 12 polis memurunun görüntüleri bulunduğu için bu isimlerin tespit edilebildiği ortaya çıkmıştır. Olay yeri inceleme videolarında Cumhuriyet Savcısının da yer almadığı yoğunluktadır. Bu nedenle, ‘Cüneyt’ ve ‘Emre’nin fotoğraflarının olmaması, onların yok olduğunu savunmak aklımızla dalga geçmektir. Bilirkişi raporlarında bu isimler tespit edilmiştir.
Daha sonra kasten öldürme davası açılmasıyla birlikte, dönemin başkomiseri İsmial Köksal’ın “Yok yüksekten düştüğü kesindir, telefonu orada” diyerek çatı katını işaret ettiği konuşmanın, “Yüksekten düştüğünü düşünmüyorum” şeklinde çarpıtıldığını ve işledikleri suçla ilgili herhangi bir gerekçe sunamadıklarını belirttiler. Yavaş yavaş hakikate ulaşmaya başlıyoruz.
Dorukhanımızı, sevgili evladımızı katledenleri, katillerle iş birliği yapan polisleri, jandarmaları ve Adli Tıp Kurumu doktorlarını birer birer yargı önüne çıkarıp hepsinin hesap vermesini sağlayacağız. Hiçbirinin peşini bırakmayacağım.”