reklam
reklam
DOLAR41,2624% 0.02
EURO48,3526% -0.46
STERLIN55,8587% -0.19
FRANG51,7267% -0.55
ALTIN4.822,78% 0,00
BITCOIN111.268,93-0.806
reklam

Gazeteci İrfan Değirmenci İz Gazete’ye Konuştu: Sanat Yasakları Sevilmez

Yayınlanma Tarihi : Google News
Gazeteci İrfan Değirmenci İz Gazete’ye Konuştu: Sanat Yasakları Sevilmez
reklam

Yeni çıkan “Anne Bir Sabah İyiler Kazanacak” adlı kitabının LGBTİ+ mücadelesine dair bir eser olduğunu anlatan Gazeteci ve eski TİP İzmir Milletvekili Adayı İrfan Değirmenci, “Dünyada yükselen faşizm dalgasının görünmez kıldığı hayatları kayıt altına almak istedim, özellikle de kendi hayatım dahil. Aslında bu bir otobiyografi olarak değerlendirilebilir; fakat anlatılan yalnızca benim hikayem değil. Ötekileştirilen, dışlanan ve var olmaması istenen herkesin öyküsünü yazmaya çalıştım” diye belirtti.

‘Anne Bir Sabah İyiler Kazanacak’ kitabının yazım süreci ve ilham kaynaklarınız hakkında bilgi verir misiniz?

Aslında siyasetin çok da dışına itilmiş gibi görünen ama aslında siyasetle derin bir bağlantısı olan gençlerdir ilham kaynağım. Geleceği, oy haklarını ve özgürlükleri için seslerini yükselten ve bunun için bedel ödeyen kampüs ve meydanlardaki tüm gençler. Türkiye Cumhuriyeti’nin onların yurdu olduğunu ve burada özgürce geleceği inşa edebileceklerini anlatmanın yanı sıra, önceki kuşak olarak kendi öykümüzden de bahsetmek istedim. Dünyada yükselen faşizm dalgasının görünmez kıldığı hayatları kayıt altına almak istedim. Bu, yalnızca benim hikayem değil; aynı zamanda ötekileştirilen herkesin hikayesini kapsamaktadır.

Kitabı kısa bir özetle anlatır mısınız?

Bu kitap, LGBTİ+ mücadelesine dair bir eser. 2025 yılı “aile yılı” olarak ilan edildiğinde, Diyanet, Millî Eğitim Bakanlığı ve Aile Bakanlığı aracılığıyla tüm hakları ellerinden alınmaya çalışılan, nefret objesi olarak hedef haline getirilen ve çalışma ve barınma hakkı tanınmayan LGBTİ+ bireylerinin mücadelesini anlatıyor.

Kitap Kapağı

Kitabınızda yazarken zorlandığınız bir bölüm var mıydı?

Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, halkın yaklaşık yüzde 40’ı eşit haklara sahip olmamız gerektiğini düşünüyor. Bu, başlangıç için umut verici bir oran. Ancak anayasaya rağmen, eşit olmadığımızı ve bizimle mücadele edilmesi gerektiğini düşünenler de mevcut. Bu nedenle, mücadeleye kendimizden ve en yakınımızdan başlamalıyız. Ailelere açılmak bazen zorlayıcı olabilir. Bu kitabı, kendimle baş başa kaldığım bir aylık süreçte, günde en az 8 saat bilgisayar başında oturarak yazdım ve aslında bir iç döküş. En zorlandığım kısım ise babama ve ablama hitap ettiğim mektupları yazmaktı.

İlk kitabınız ‘Bir Uyuyup Uyanalım’da bireysel uyanış teması ön plandaydı. Yeni kitabınızdaki bireysel uyanış, kolektif bir direnişe dönüşüyor. Bu geçiş sürecini nasıl değerlendirirsiniz?

Kendi tecrübemden örnek verebilirim. İlk kitabımı yazdığım 2017 yılından bu yana daha fazla politik bilinç kazandım, Türkiye İşçi Partisi’nde siyasete katıldım ve Disk Basın-İş’e üye oldum. Örgütlü bir mücadelenin başarıya ulaşacağına inanıyorum.

Her iki kitabınızda umut teması güçlü bir şekilde işlenmiş. Umudunuzu diri tutma konusunda nasıl bir motivasyon kaynağı buluyorsunuz?

Bir süre önce 25 yıllık AKP iktidarının merkezi figürü Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Her alanda başarı sağladık ama kültür sanat alanında hâkim olamadık' ifadesini kullandı. Bu, bir itiraf ve arzu niteliğindeydi. Kültür ve sanat alanına hâkim olma çabaları sürüyor. Fakat bu alanda başarı sağlamaları için yalnızca maddiyat yetmiyor. Dağıtım tekelleri, yayınevleri ve kültür-sanat endüstrisini ele geçirme girişimleri bulunuyor. Fakat, nihayetinde sanat yasakları sevmez; hatta yasaklara karşıdır. Bu nedenle iktidar, bu alanı hâlâ ele geçirebilmiş değil. Vicdanlı insanların kalem oynattığı her yerde bir direniş peş peşe geliyor. Bu nedenle, kültür-sanat alanında yasaklarla ve sansürlerle karşılaşmalarına imkan tanınmayacak.

İrfan Değirmenci

Kitabınızda nefret suçlarının ve cinayetlerin sona ermesi için çağrıda bulunuyorsunuz. Bu konuda toplumun bilinçlenmesi adına neler yapılmalıdır?

Öncelikle medyanın kullandığı dilin değiştirilmesi gerekiyor. Eğitim müfredatını yeniden gözden geçirmemiz şart. Gerçekleştirilmesi gereken çok şey var. Mahallelerde kadın örgütlenmesini daha görünür kılmalıyız. Yıllardır AKP’ye karşı en etkili muhalefeti yürüten kadın hareketi, aynı zamanda hedef alınan bir kesimdir. LGBTİ+ hareketi de kadın hareketiyle omuz omuza, hedef alınan gruplardandır. Bugün Z kuşağına, politik tavırlarını ortaya koyan gençlerin yalnız olmadıklarını hissettirmeliyiz. Cezaevinde yatan gençler var; ilk duruşmalarına bile çıkmadan cezaevine alınan, Türkiye’nin onur duyduğu öğrenciler bunlar. Onlara yalnız olmadıklarını hissettirmeli ve doğdukları ülkede geleceklerinin güvence altında olduğunu gösterebilmeliyiz. Bunun için yapmamız gereken çok şey var. Nefret suçları ve cinayetlerine karşı örgütlenmiş bir mücadele veren oluşumlara destek olmak da bu çabanın parçasıdır. Asıl tehdit, yasaklar ve yasakçı zihniyetidir; hatta ülkeyi karanlığa gömmek isteyenlerin temsilcileridir. Nefret cinayetlerine kurban gidenlerin davalarını birlikte takip etmeliyiz; hukuki destek sağlanmalı ve yargı önünde hesap sorulmalıdır.

reklam

YORUM YAP