reklam
reklam
DOLAR39,3022% 0.32
EURO44,9570% 0.28
STERLIN52,9693% -0.2
FRANG47,8245% 0.41
ALTIN4.148,96% -0,55
BITCOIN104.183,010.277
reklam

Gıda Yurttaşlığı Artıyor: Türkiye 130 Milyonu Doyuracak Kapasiteye Sahip

Yayınlanma Tarihi : Google News
Gıda Yurttaşlığı Artıyor: Türkiye 130 Milyonu Doyuracak Kapasiteye Sahip
reklam

Tarımsal üretim yöntemlerinin değiştiği ve yeniliklerin hızla benimsendiği günümüzde, ‘gıda yurttaşlığı’ gereksinimi gün geçtikçe artıyor. Gıdanın politik bir zemin olduğunu dile getiren TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Uğur Toprak, yurttaşların sadece gıdaya ulaşımının değil, aynı zamanda gıda güvencesinin de sağlanması gerektiğini belirtti. Toprak, gıda yurttaşlığında gıdanın üretim sürecinin, doğaya uyumunun ve tüketiciye ulaşan gıdayı üretenin emeğinin karşılığını alıp almadığının sorgulanmasının göz ardı edilmemesi gereken unsurlar olduğunu vurguladı.

‘Gıda egemenliği’ meselesinin uzun zamandır tartışıldığını ifade eden Toprak, “Bu durum gıda güvenliği ve güvencesini de kapsamaktadır. Gıda güvencesi, sağlıklı, dengeli ve yeterli gıdaya erişimi içermektedir. Gıda güvencesi, ‘ihtiyaç olduğunda ithalat da yapabilirsiniz’ der. Ancak gıda egemenliğinde bir felsefe bulunmaktadır. ‘Kendi vatandaşınızı, sağlıklı, yeterli ve dengeli bir şekilde ucuza ve sürdürülebilir biçimde beslemekle yükümlüsünüz. Bunu da kendi kaynaklarınızla sağlamak zorundasınız’ anlayışıyla hareket edilmelidir. Bu anlayış, ülkelerin gıda ithalatına sınırlamalar getirmesine yol açmaktadır. Gıda egemenliği, sadece devlet ve ülke değil, çiftçilerden üreticilere kadar herkesin bu süreçte yer almasını gerektirir. Gıda egemenliği budur” şeklinde konuştu.

“Gıda Politiktir”

Gıda yurttaşlığının, gıda egemenliğinin önemli bir parçası olduğunu kaydeden Toprak, “Gıda yurttaşlığına, gıda vatandaşlığı ve gıda demokrasisi de denilebilir. Bu kavramı felsefi ve sosyo-politik bir perspektiften değerlendirmek gerekiyor. Çünkü gıda, politik bir meseledir. Soframızı kurarken sadece karın doyurmak için değil, anılarımızı paylaşmak, günün problemlerini tartışmak için bir araya geliriz. Gıda, aslında bir politik mücadeledir. Önümüze gelen tabak, yalnızca bir yemek değil. Gıda yurttaşlığı, tabaktaki yemeğin ötesini düşünmemizi sağlamakta, aldığımız ambalajın içindeki gıdanın ötesini sorgulamamıza neden olmaktadır. Yemek tabağı geldiğinde, bu ürünün ham maddesini üreten çiftçi, emeğinin karşılığını gerçekten alabiliyor mu? Fabrikadaki emekçiler, tüketiciye bu ürünü ulaştırmak için gösterdikleri çabaların karşılığını alabiliyor mu? Bu sorgulamalar, gıda yurttaşlığını etik bir mesele haline getirmektedir” dedi.

Gıda güvenliğinin yalnızca sade yurttaşların çabasıyla sağlanamayacağını dile getiren Toprak, “Gıda zehirlenmeleri de politik bir konudur. Her gün gıda zehirlenmesi ile karşılaşıyoruz” diye belirtti. Nisan ayında bir hazır piliç markasının ürünündeki zararlı bakteri tespiti yapan bakanlığın toplatma kararı aldığını hatırlatan Toprak, “Her şey buraya kadar normal. Ancak bu ürün kamuoyuna açıkça duyurulmadığı için belki de başka bir yurttaş o ürünü alıp kullanmış olabilir. Gıdada taklit tahsis ve pestisit ürünleri hakkında şeffaf bilgilere ihtiyaç vardır. Toplatılan ürünlerin de kamuoyuna aktarılması şarttır. Ülkemizde ihraç edilen ancak gümrükte geri dönen ürünlerin sonucunda diğer gıdaları da sorgulamak gerekmektedir. Gıda yurttaşlığında tam olarak bu ‘sorgulama’ devreye girmektedir” ifadelerini kullandı.

“Denetim Yetersiz”

Gıda mühendisleri ve gıda kontrol görevlilerinin sayısının artırılmasının gerekli olduğunu savunan Toprak, “Gıda güvenliği konusunda tasarruf yapılamaz. İşletmelerin yılda en az 3 kez denetlenmesi gerekirken, bu oran 1,5-1,75 civarındadır. Güvenliği ve halk sağlığını yılda bir kez yapılan denetimle sağlayamazsınız” diye konuştu. Ucuz gıdaya ulaşma isteğine dikkat çeken Toprak, “Son 4 yılda gıda fiyatları 10 kat arttı. Bu durum, anne adayları ve çocukların beslenmesinde ciddi sorunlar doğuruyor. Dünyadaki eşitsizlikler her alanda kendini gösterirken, gıda ve su dağılımında da adaletsizlik söz konusudur. Dünyada ve Türkiye’de aslında her yurttaşa yetecek miktarda gıda üretiliyor. Asıl sorun, gıdanın adil bir şekilde dağıtılmamasıdır” dedi.

“130 Milyonu Doyurabiliriz”

Devlet Planlama Teşkilatı’nın kapanmasının, ülkedeki plansız üretimi artırdığına dikkat çeken Toprak, “Bu ülke, 130 milyonu doyuracak kapasiteye sahip. Ancak biz topraklarımızı, su havzalarımızı, derelerimizi sağlık turizmine ve madenlere peşkeş çekiyoruz. Var olan tarım arazilerimizi kaybettiğimiz sürece gıda güvencesini sağlayamayız. Planlı bir üretim gerçekleştirmemiz gerekiyor” diye konuştu.

reklam

YORUM YAP