

Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda gerçekleştirilen değişiklikle, iki yıl boyunca işlenmeyen tarım arazilerinin devlet tarafından kiraya verilmesi mümkün hale geldi. 1 Eylül itibarıyla başlayan bu uygulama ile ilgili tartışmalar sürüyor.
Kiralamalar, öncelikle arazinin bulunduğu yerleşim yerinde yaşayanlar ya da tarımsal faaliyetlerde bulunan kooperatif, birlik, dernekler ve diğer gönüllü kuruluşlarla meslek odalarına yönlendirilecek. Tarım ve Orman Bakanlığı'nın açıklamasına göre, geçen yıl başlatılan il ve ilçelerdeki arazi tespit komisyonları, işlenmeyen tarım arazilerini tespit etmeyi tamamladı.
İzTV'de yayımlanan Nil Kahramanoğlu ile Gündem Özel programında konuşan Tarım-Sen Genel Başkanı Umut Kocagöz, uygulama hakkında değerlendirmelerde bulundu. Ekilmeyen arazilerin devlet tarafından kiraya verilmesinin çiftçileri olumsuz etkileyeceğini belirten Kocagöz, “Bu uygulama sorunu bayı-pas etmek anlamına geliyor” ifadelerini kullandı.
'Sorunu Çözmez'
Kocagöz, ‘Tarım arazileri neden ekilmiyor?’ sorusunun sorulması gerektiğini vurgulayarak, “Çiftçiler uzun yıllardır üretim krizleriyle mücadele ediyorlar. Yüksek enflasyon nedeniyle mazot, gübre ve tohum fiyatları her yıl artmakta ve bu da çiftçilerin borçlanmasına neden olmakta. Üretimden kopan çiftçilerin sayısı artıyor. Bu kriz yeni değil, ancak son birkaç yılda daha da derinleşti. Türkiye'de çiftçiler maalesef üretimden kazanç elde edemediği için çiftçiliği bırakıyor. Temel bir sorun var. Bu sorunu çözmek, tarımdaki genel sorunları ele almak yerine, devlet farklı bir politika geliştirme kararı aldı. Eğer bir arazi iki yıl boyunca ekilmiyorsa, çiftçinin elinden alınıp başkasına kiraya verilmesi gibi bir yol öneriliyor. Bu, ‘Neden üretilemiyor?’ sorusuna cevap olmuyor. Sorunu geçiştiriyor. Tarım, giderek şirketleşiyor. Küçük çiftçi iflas ederek tarımdan kopmaya devam ediyor. Tarım arazilerinin küçük çiftçiden alınıp yeniden kiraya verilmesi, bu şirketleşmeyi pekiştiren bir süreç olarak görülmelidir” şeklinde konuştu.
'Topraktan Kopuş Artacak'
Uygulama sonucunda ortaya çıkabilecek sorunları ele alan Kocagöz, “Son 40 yıldır Türkiye'de küçük çiftçilerin köyden ve topraktan kopma durumu sürüyor. Bu durum giderek artmakta. Ciddi bir mülksüzleşmeyle karşı karşıyayız. İnsanlar tarımdan geçimlerini sağlayamadıkları için topraklarını satmak zorunda kalıyor. Borçlu olan küçük çiftçi, arazisini işleyemezse, arazisini satmak ya da bir fabrikada çalışmak zorunda kalacak. Kentlerde, dış bölgelerde, Organize Sanayi Bölgeleri'nde düşük ücretlerle yaşamlarına devam etmek zorundalar. İki yıl boyunca ekilmeyen arazilerin çiftçiden alınması, bu durumu daha da derinleştirecek. Çiftçilerin sorunlarına çözüm aramak yerine, mevcut durumu daha da ağırlaştıracak bir sürece gireceğiz. Bu toprakları kiralayacak olanlar, ekonomik olarak güçlü, sermayesi olan işletmeler olacaktır. Muhtemelen büyük çiftçiler ya da şirketler bunu gerçekleştirecek. Bir toprak yoğunlaşması yaşanacak. Yani toprağın tek elde toplanması ve tekelleşme süreçlerini gözlemleyeceğiz. Küçük çiftçiler arazilerini kaybedecekler. Tarım, şirketlerin denetiminde bir yapı haline gelecek” dedi.
'Şirketler Yaygınlaşacak'
Kocagöz, şirketlerin tarım arazilerinde yaygınlaşmasının yolunun açıldığını belirterek, “Türkiye'deki tarım arazileri üzerinde sadece tarım değil, yeni yasalarla madencilik, enerji, inşaat ve yol gibi farklı faaliyetler de yürütülmekte. Bu durum, tarımdan kopuşu hızlandıran bir baskı aracı. Kiralama sürecinin bunun yanı sıra, enerji, maden, turizm gibi sektörlerin tarım arazilerinde daha hızlı yerleşmesine de zemin hazırlayacağı düşünülmektedir” şeklinde konuştu.
'Bu Sene Sayım Yapıldı'
Kocagöz, ekilmeyen alanlarla ilgili net bir rakamın bulunmadığını belirtti ve “Tarım konusunda yıllardır bir sayım yapılmıyordu. Uzun bir dönemden sonra, bu yıl ilk kez bir tarım sayımı gerçekleştirilmektedir. Tarımın envanterinden, hayvan sayısına kadar birçok verinin elde edilmesi planlanıyor. Kayıtlı ve kayıtsız çiftçilik olmak üzere iki farklı yapı mevcut. Türkiye'de karmaşık bir tarım yapısı olduğu için, ne yazık ki devlet çiftçiyi korumak amacıyla veri tutma çabasına girmediği için net veriler oluşturmak oldukça zordur. Sonunda bu yıl yapılan sayımda birçok sorunla karşılaşılıyor. Aslında bu veriler, tarımın planlanmasını sağlamak açısından önemlidir. Ancak işler ters yönde ilerliyor” ifadelerini kullandı.
'Dava Açıldı'
Kocagöz, sürecin yürütülmesiyle ilgili bir iptal davası açıldığını ve sürecin takip edildiğini belirtti. Uygulamada usul ve esaslarda sorunlar yaşanabileceği öngörülmekte. Türkiye’nin karmaşık siyasi ve ekonomik gündeminin, çiftçilerin bu yasaya karşı gösterecekleri tepkilerin uygulanmasında etkili olabileceğini açıkladı.
'Örgütlenmek Gerekli'
Çiftçilerin örgütlenmesi konusunda Kocagöz, “Türkiye'de her sektörde olduğu gibi çiftçiler arasında da örgütlülük oldukça zayıf. Çiftçilerin haklarına yönelik örgütlenme çalışmaları henüz çok yenidir. Çiftçi sendikaları son 20-25 yılda ortaya çıkmıştır. Ziraat odaları, kooperatifler gibi birçok örgüt mevcut, ancak çiftçilerin hakları için mücadele eden gerçek anlamda bir hak örgütü yok. Altıncı bir hak mücadelesinin örülmesi gerekiyor. Bir araya gelmek, örgütlenmek dışında başka bir yol yok. Geçen yıl çiftçiler ciddi eylemlerde bulundular ama kalıcı bir örgütlülük olmadığı için ilerleyen adımlar atılamadı. Bu durumu insanlarla paylaşıp örgütlenme çalışmalarında yer almak gerekiyor. Bu süreç kolay değil. Çeşitli denge sorunları var. Çiftçilerin anayasal düzeyde sendikal örgütlenme hakları yok. Bu sorunları giderecek bir örgütlenme ihtiyacı olduğu aşikar. Biz de elimizden geldiğince çiftçilerin bir araya gelmesini sağlamak için çalışıyoruz. Birlik olmadan çiftçilerin kazanma şansı yok. Bu nedenle, küçük adımlarla çiftçilerin örgütlenmesini hızlandırmalıyız. Ezbere çözümler, geçici sonuçlar sağlamaz. Bugün Türkiye'de tarım politikalarında ciddi bir değişim olasılığı söz konusu değil. Türkiye'ye biçilen rol gereği, tarım, şirketlerin kontrolünde. Bu sistemi bir anda değiştirerek düzeltme şansımız yok. Tek çözüm, emeği ve üretimi elinde bulunduranların topraklarına ve haklarına sahip çıkmasıdır. Bu da gerçekten bağlı bir örgütlenme ile mümkündür. Biz de bu çabayı sürdürmekteyiz.” şeklinde sözlerini tamamladı.