reklam
reklam
DOLAR41,0550% 0.04
EURO48,0021% 0.4
STERLIN55,6244% 0.32
FRANG51,2995% 0.26
ALTIN4.480,83% -0,04
BITCOIN112.916,211.701
reklam

İzmir Körfezi’ndeki Kirlilik Sorununa Uzmandan Dikkat Çeken Açıklama

Yayınlanma Tarihi : Google News
İzmir Körfezi’ndeki Kirlilik Sorununa Uzmandan Dikkat Çeken Açıklama
reklam

İzmir Körfezi, son zamanlarda yeniden balık ölümleri ve renk değişiklikleri ile gündemde. Karşıyaka ve Turan sahillerinin ölü balıklarla kaplanması ve denizin yeşil-kahverengi tonlarına bürünmesi, sahil boyunca kötü bir koku yayılmasına neden oldu. Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Şükrü Turan Beşiktepe, Körfez'deki yıllardır süregelen çevresel sorunların temelinde artan nüfus ve insan kaynaklı faaliyetlerin etkili olduğunu belirterek, “Kirlilik temizlenmediği takdirde, bu süreç kendi kendini beslemeye devam edecektir.” şeklinde uyarıda bulundu.

Beşiktepe, kış sonlarında fitoplankton artışı ve bahar-yaz dönemlerinde deniz marulu patlamaları gözlemlendiğini, deniz marullarının tabana çökmesiyle körfezin yarı kapalı yapısı dolayısıyla iç kısımda biriktiğini aktardı.

Normal koşullarda deniz marullarının ortamda bulunan besin tuzlarını kullanması sebebiyle ekolojik bir fayda sağladığını vurgulayan Beşiktepe, “Fakat deniz marullarının aşırı çoğalması, körfeze ek bir yük getirmektedir. Tabanda biriken organik maddeler, sıcaklıklar arttıkça bakteriler tarafından parçalanarak inorganik besinlere dönüşmektedir. Bu duruma organik dekompozisyon denir. Organik maddenin inorganik hale dönüşmesi, fitoplankton patlamalarını tekrarlamaktadır ve bu da döngüyü oluşturmaktadır. Bu süreçte oksijen azalırken balık ölümleri gerçekleşmektedir.” diye konuştu.

Körfezin Yükünü Artıran Beş Kaynak

Prof. Dr. Beşiktepe, İzmir Körfezi'ne giren inorganik yüklerin beş farklı kaynağı olduğunu belirterek şunları söyledi:
“İlk olarak, tabanda yıllarca biriken organik maddenin bakteriyel dekompozisyonla çözümlenmesi. İkincisi, şehir atık deşarjları, yani arıtma tesislerinden gelen yük. Üçüncüsü, derelerden gelen atıklar. Dördüncüsü, yer altı sularıyla sisteme karışan maddeler. Beşincisi ise Gediz Nehri’nin bazı kollarının körfeze taşıdığı yük. Bu beş kaynağın miktarının belirlenmesi şart.” dedi.

Bu süreçlerin yeni olmadığını, ama giderek şiddetlendiğini vurgulayan Beşiktepe, son 4-5 yıldır devam eden bir kirlilik döngüsü yaşandığını ve özellikle son birkaç yılda bu durumun daha da kötüleştiğini dile getirdi.

Beşiktepe, son 20-30 yıldır şehir atık suyu deşarjı, yer altı sularındaki sızıntılar ve derelerden gelen kirlilik yüklerinin biriktiğine dikkat çekerek, artan nüfusun durumu daha da ağırlaştırdığını ifade etti.

Gediz Nehri ve yan kollarıyla kış aylarında aktif olan diğer derelerin de Körfez’e yük taşıdığını, şehir atıkları ve tarımsal kaynakların etkisinin devam ettiğini söyleyen Beşiktepe, arıtma tesislerinden hem organik hem de inorganik madde girişinin sürdüğünü açıkladı.

Körfez'e giren besin yüklerinin kaynaklarının detaylı olarak belirlenmesi gerektiğini vurgulayan Beşiktepe, “Nereden ne kadar yük geliyor, nehirlerden, derelerden, şehirden ya da yer altı sızıntılarından mı geliyor, bunun bütçesinin çıkarılması lazım. Ancak o zaman azaltma noktaları belirlenebilir.” değerlendirmesinde bulundu.

izmir-korfezindeki-kirlilikle-ilgili-uzman-isimden-aciklama-kisir-dongu

“Süreç Kendi Kendini Beslemeye Devam Edecek”

Tabanda biriken organik yükün ortadan kaldırılması gerektiğine dikkat çeken Beşiktepe, “Sistem kısır döngüye girmiş durumda. Dışarıdan hiç kirlilik yükü vermesek bile, tabandaki organik madde bakteriler tarafından parçalanıyor ve tekrar inorganik hale gelerek yeni kirlilik yaratıyor. Bu nedenle, Körfez'in tabanındaki organik yük tabakasının temizlenmesi şart. Aksi takdirde bu süreç kendi kendini beslemeye devam edecektir.” şeklinde konuştu.

Kıyılardaki artan insan faaliyetlerinin bu tür durumların diğer yarı kapalı körfezlerde de yaşanabileceği konusunda uyarıda bulunan Beşiktepe, sorunun çözümü için ulusal ölçekte zararlı alg patlaması araştırmaları stratejisi ve programının oluşturulması gerektiğini söyledi.

Beşiktepe, “Bu programla gözlem ve erken uyarı sistemleri kurulabilir. Olası zararlı alg patlamalarının önlenmesi ve kontrolü için karar vericilere kanıta dayalı bilgiler sağlanabilir.” ifadelerini kullandı.

reklam

YORUM YAP