reklam
reklam
DOLAR40,3903% -0.01
EURO47,2808% 0.48
STERLIN54,5488% 0.63
FRANG50,6334% 0.47
ALTIN4.408,85% 1,34
BITCOIN118.106,22-0.049
reklam

İzmir'de yangınların ardından yeni tehdit: Topraklarımızı kaybediyoruz

Yayınlanma Tarihi : Google News
İzmir'de yangınların ardından yeni tehdit: Topraklarımızı kaybediyoruz
reklam

Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Koray Çetin Önalan, İzTV’de Nil Kahramanoğlu ile Gündem Özel programında önemli açıklamalarda bulundu. İzmir’deki yangınların ardından oluşabilecek orta ve uzun vadeli sorunlara dikkat çeken Önalan, erozyon ve heyelan risklerine vurgu yaptı.

Yangınların çoğunluğunun insan kaynaklı olduğunu belirten Önalan, “Orman yangınları ülkemizin, özellikle Ege ve Akdeniz bölgelerinin en büyük sorunlarından biri olmaya devam ediyor. Yangın mevsimi henüz sona ermedi; önümüzde daha iki ay var. Şu ana kadar elde edilen verilere göre, Ege ve Akdeniz Bölgesi'nde 80 bin hektar alan yandı. Bu da 113 bin futbol sahasına eşdeğer bir alandır. Bunun 24 bin hektarı ne yazık ki İzmir sınırları içerisindedir. Geçmiş deneyimlerimiz gösteriyor ki bu yangınların yüzde 90’ından fazlası insan kaynaklı. Yani, biz geleceğimizi kendi elimizle yok ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Ülkedeki yerleşim kültürünün olumsuz yönlerine dikkat çeken Önalan, “Evlerimizi ormanın içine inşa ediyoruz ve yollarımızı ormanların içinden geçiriyoruz. Ne yazık ki yerleşim alanları ile ormanın arasında bir koruma bölgesi oluşturmuş değiliz. Yol yapıyoruz, yanına ağaç dikiyoruz ama yolların kenarlarını rehabilite etmiyoruz. Tatil siteleri veya yerleşim alanlarının etrafında tampon bölgeler oluşturmuyoruz. Ayrıca, ormanlarımızın içinden geçen elektrik hatlarının bakımsız olması nedeniyle 80 bin hektarlık orman alanı yok oluyor. Bu bizim ülkemizin hak ettiği bir durum değil” dedi.

Maddi-manevi zarar

50 bin kişinin son orman yangınları nedeniyle yerinden olduğunu kaydeden Önalan, “Manevi ve maddi kayıplarımız var. Bu kayıpları kim karşılayacak? Elbette ki yine biz, yurttaşlar olarak bu bedeli ödeyeceğiz, vergi yoluyla bir şekilde geri dönecek. Önlenebilir miydi? Evet, önlenebilirdi. Ve kaybolan habitat da cabası. ‘Neyse ki can kaybı yok’ deniyor; ancak kaplumbağa, arı, yılan, domuz gibi canlılar da orada yaşıyorlar. O habitatın yok olması, bizim yok olmamız demektir. Bu çaresiz söylemleri bir kenara bırakmalıyız” sözlerine yer verdi.

Tedbir almalıyız

Kısa, orta ve uzun vadede karşılaşılacak sorunlara değinen Önalan, “Birincil afet olarak orman yangınlarını yaşadık. Yangın sonrası habitat ve bölgedeki yaşam yok oldu. Yangının sona ermesinin ardından yağışlı mevsime gireceğiz ve bu sefer de ikinci bir afet ile karşı karşıya kalacağız. Ormanlık alanlar yangınla korumasız kaldı; dolayısıyla aşırı yağışlarla birlikte sel tehlikesi ortaya çıkabilir. Ormanların en önemli özelliklerinden biri suyu tutmalarıdır. Aşırı yağışlarda bile bir sünger görevi görerek yağmurun hızını azaltırlar. Fakat ormanların yok olması, yerleşim alanlarını korumasız bırakıyor. Türkiye, her yıl Kıbrıs adası büyüklüğünde toprak kaybı yaşıyor; bu durum son derece önemli. Orman yangınları nedeniyle ciddi bir erozyon tehlikesi altındayız. Topraklarımızı kaybediyoruz. İnsanlar genellikle erozyon ile heyelanı karıştırırlar. Heyelan, ani bir kütle hareketidir ve yağışla birlikte orta ve uzun vadede heyelan tehlikesi olabilir. En önemlisi, kısa vadede aşırı yağışlarla beraber ciddi sel felaketi yaşayabiliriz. Bu nedenle acil önlemler almak zorundayız. Ormanlar kendini toparlayacaktır; biz belki yanan yerleri bir daha orman olarak göremeyeceğiz ama gelecek nesiller görecektir. Yeter ki ormanı koruyacak önlemleri alalım. Ormanlarımıza girişi yasaklayalım ve onları köylülerimize emanet edelim.” şeklinde konuştu.

Afet planlaması şart

Jeolog Koray Çetin Önalan, afetlerin nasıl planlanması gerektiği hakkında bilgi verdi. Afetlerden korunmak için acilen afet risk tabanlı bir sigorta sistemine geçilmesi gerektiğini belirten Önalan, “Böylelikle afetlerden kaynaklı zararlar, bizlere vergi olarak dönmeyecek. Afet planlaması ülkemizde AFAD’ın son yıllarda yaptığı çalışmalar ve yerel yönetimlerin yaptıklarıyla devam ediyor. Ancak afet planlaması, kitap sayfalarındaki bilgilerle gerçekleştirilemez. Afet anında ne yapılması gerektiği, öncesinde mutlaka uygulamalı şekilde tatbik edilmeli ve güncellenmelidir. Sel, yangın veya deprem gibi durumlarda ne yapmamız gerektiğini bilmiyoruz. Tüm kamuoyunun katkısıyla oluşturulacak bir planlamaya ihtiyacımız var. Afet öncesi ve sonrası için gerekli olan her şeyin bilincinde olmalıyız.” şeklinde konuştu.

reklam

YORUM YAP