reklam
reklam
DOLAR38,8075% 0.07
EURO43,1591% 0.28
STERLIN51,3216% 0.31
FRANG46,1842% 0.68
ALTIN4.061,45% 0,65
BITCOIN102.715,10-1.842
reklam

İzmir’in Acı Gerçeği: 12 Devlet Hastanesi Depreme Dayanıksız

Yayınlanma Tarihi : Google News
İzmir’in Acı Gerçeği: 12 Devlet Hastanesi Depreme Dayanıksız
reklam

İzmir’in Acı Gerçeği: 12 Devlet Hastanesi Depreme Dayanıksız

Birlik Sağlık Sen Genel Başkanı Ahmet Doğruyol, İzTV’de yayınlanan Nil Kahramanoğlu ile Gündem Özel programına konuk oldu. Sağlık sisteminde yaşanan sorunlara dikkat çeken Doğruyol, hastalara müşteri gözüyle bakan yaklaşımdan vazgeçilmesi gerektiğini vurguladı.

İzmir’de 12 Hastane Depreme Hazır Değil

İstanbul’da meydana gelen depremin ardından sağlık kuruluşlarının depreme ne ölçüde dayanıklı olduğu tartışmaları yeniden gündeme geldi. Doğruyol, “Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasası sosyal devlet olarak tanımlanır. Sosyal devlette sağlık, eğitim, güvenlik, yargı gibi hizmetlerin tüm vatandaşlara eşit ve ücretsiz sunulması gerekir. Ancak her geçen gün sosyal devlet ilkesinden uzaklaşıyoruz. Deprem, ülkemizin bir gerçeği. 6 Şubat depremlerinde sağlık yapılarımızın depreme dayanıklılığını net bir şekilde gördük. İzmir’de mevcut durumda 12 devlet hastanesi depreme dayanıksız. Ülke genelinde ise sağlık tesislerinin en az yüzde 50’si depreme dayanıklılık açısından yetersiz. Devletin birçok harcamasının farklı alanlara kaydığı bir süreçte, sağlık kuruluşlarının köklü bir yenileme sürecine girmesi gerektiğini düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.

Şehir Hastaneleri Büyük Yük

Şehir hastanelerinin ülke ekonomisi üzerindeki yüküne de değinen Doğruyol, “Sağlık harcamalarımız her yıl artış göstermekte. Ülkemizde yaklaşık 30 şehir hastanesi inşa edildi. 2025 yılı için şehir hastanelerine ayrılan bütçe 105 milyar TL. Bu miktarla tüm illerimize devlet hastanesi inşa edebiliriz. Devletin kaynakları israf ediliyor. Hizmetin kamu eliyle yürütülmesi gerekmektedir. Özel hastanelerin kurulma sebepleri arasında ilk sırada kar amacı yer almakta. Bunun önüne geçmek için Sağlık Bakanlığı’nın denetim mekanizmasının etkili olması lazım. Çok ciddi aksaklıklar ve eksiklikler gözlemliyoruz. Bakanlığın asıl görevi, vatandaşların koruyucu sağlık hizmetini en iyi şekilde sağlamaktır. Ülkemiz, ‘Ben yaptım, oldu’ mantığıyla yönetiliyor.” dedi.

Öncelik Sağlık Hizmeti

Kamu hastanelerinin turizme açılması yönündeki iddiaları değerlendiren Doğruyol, “Devlet hastanelerinin Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında en önemli kriteri artık para kazanmak haline geldi. Devlet hastanelerinin amacı, vatandaşlara sağlık hizmeti sunmaktır. 2012 yılından bu yana bir başhekimin başarı kriteri hastanenin mali dengesi olmuştur. Eğer devlet hastanelerinin ne kadar gelir elde ettiğini sorarsak, sağlık hizmeti sunumunu ikinci plana atmış oluruz. Sağlık turizminin devlet hastanelerinde açılması, sağlık harcamalarının artışını tolere etme çabası olarak görülmektedir. Devlet hastanelerinin önceliği sağlık turizmi olmamalıdır. Turizm hizmeti vermek isteniyorsa, bunun özel hastaneler üzerinden gerçekleştirilmesi gerekiyor.” şeklinde ifade etti.

Doğruyol, Sağlık Bakanlığı’nın politikalarını ise eleştirerek, “Sağlık Bakanlığı’nın ana görevi koruyucu sağlık hizmetlerini geliştirmek, tedavi edici sağlık hizmetleri için sağlam politikalar oluşturmak olmalıdır. Ancak şu ana kadar bunu göremedik. Sağlık hizmetlerinin sunum şekli gözden geçirilmeli ve gelecekte nasıl bir sistem kurulacağı planlanmalıdır. İktidar değiştiğinde bu sistemin bozulmaması için de sağlam bir yapı oluşturulmalıdır.” dedi.

Köylerde Sadece İmam Kaldı

Sağlık sisteminin köklü bir reformdan geçirilmesi gerektiğini belirten Doğruyol, “Sağlık evi hemşirelerimizi kapatıp, öğretmenlerimizi göndererek köylerde yalnızca imamlarımızı bıraktık. Bu durum kabul edilemez. Geçmişteki hıfzıssıhha kurumlarımız kapatılmasaydı, kendi aşımızı üretebilir ve ihraç edebilirdik. Anne çocuk sağlığı merkezlerimiz, veremle savaş merkezlerimiz kapatıldı. Branş hastanelerinin sayısı azaldı. Şehir hastanelerinin büyük maliyetleri var ve her yıl bu maliyetler artıyor. Dövizle yapılan ödemeler, ülke ekonomisine ağır bir yük bindiriyor. Bu sistemden bir an önce vazgeçilmesi gerekmektedir. Dünya genelinde yönetilebilir hastanelerin kapasite sayıları 300-350 civarındayken, şehir hastaneleri 1.500 yatakla başlamakta ve bu sayı 2.000, 3.000’e kadar çıkabilmektedir. Bu kadar büyük kurumların yönetilmesi mümkün değil. Şehir hastaneleri, şehirlerin uzak bölgelerinde yer almakta ve ulaşım zorluğu yaratmaktadır. Eğer birilerine para kazandırmak derdimiz yoksa, Türkiye’de bir tane bile şehir hastanesi inşa etmezdik.” açıklamalarında bulundu.

reklam

YORUM YAP