

2025 yılı, iktidar tarafından ‘aile yılı’ olarak ilan edilmişken, geride kalan süre zarfında kadın cinayetleri ve şüpheli kadın ölümleri konularında kayda değer bir artış gözlemlendi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre, 2025 yılının yalnızca ilk 10 ayında 237 kadın cinayeti ve 247 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü'nde, kadınlar şiddete ve cinayetlere karşı sokaklara dökülecek. Kadın Cinayetleri Platformu İzmir Temsilcisi Tülin Osmanoğulları, İzGazete’ye yaptığı değerlendirmede ‘aile yılı’ çerçevesinde işlenen kadın cinayetlerine dikkat çekti.
“İLK DEFA BU SENE ŞÜPHELİ KADIN ÖLÜMLERİ DAHA FAZLA”
Osmanoğulları, açıklamasında şunları aktardı:
“Kadın cinayetleri raporları, açık bir şekilde ‘aile yılı’ ilan edilen 2025'te, ‘aile yılı politikaları’ nedeniyle her gün 3 kadının hayatını kaybettiğini ortaya koyuyor. Sadece 10 ayda 237 kadın cinayeti ve 247 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. Bu kadınların yüzde 71’i, kutsal sayılan ailelerde, evin içindeki erkekler tarafından öldürülmüştür. Güçlü aile anlayışı, sadece erkeği güçlendirip, kadını eve hapsederek şiddete boyun eğmesini dayatıyor. Şiddete hayır diyenler, o ailelerde çocuklarıyla birlikte katlediliyor. Bu nedenle siyasi iktidara, aile yılı politikalarından vazgeçmesi, aileyi değil kadını güçlendirmesi çağrısında bulunuyoruz. Bu yıl, kadın cinayetleri ve şüpheli kadın ölümleri açısından zorlu bir dönem oldu. Emsal kararların yanı sıra, hukukun garabeti olan kararlar da verildi. İlk defa bu yıl, şüpheli kadın ölümleri, kadın cinayetlerini aştı. Biz bunun tesadüf olduğuna inanmıyoruz.”

“ŞÜPHELİ KADIN ÖLÜMLERİNİN ARTMASININ SEBEBİ CEZASIZLIK POLİTİKASI”
Kadın cinayeti ve şüpheli kadın ölümlerine dair örnekler vererek açıklamasına devam eden Osmanoğulları, “28 Mayıs’ta Duygu Bölükbaşı davası vardı. Duygu'nun, evinin banyosunda, birlikte yaşadığı erkek varken havlupana kendini asarak intihar ettiği iddia edildi. Olay yeri inceleme, bilirkişi ve adli tıp raporları ‘intihar değil cinayet’ dedi ama mahkeme sanığa beraat verdi. Duygu'nun davasının ardından şüpheli kadın ölümlerinde ciddi bir artış gözlemlendi. Failler birbirinden öğreniyor ve araştırma yapıyor. Şüpheli kadın ölümlerinin artışındaki en büyük neden, cezasızlık politikasıdır.” ifadelerini kullandı.
“EMSAL KARARLAR ÖNEMLİ”
Osmanoğulları, mücadelenin sonuçlandığı emsal kararların önemine değindi: “Üç yıldır sürdürdüğümüz Aslıhan Sinem Çiçek’in şüpheli ölüm davası… Bu dava, Adalet Bakanlığı tarafından ‘cinayet değil’ şeklinde kapatılmıştı. Aile ve avukatları ile birlikte verdiklerimiz mücadelenin ardından cinayet davası açıldı ve şüpheli tutuklandı. Ayrıca, Seferihisar Adliyesi içinde öldürülen Neşe Tavcı davasında indirimsiz ağırlaştırılmış müebbet cezası çıktı. Bu emsal kararlar son derece kritik. Çünkü cezasızlık algısı, kadın cinayetlerinin artmasının başlıca sebebidir.”
“6284 ETKİN BİR ŞEKİLDE UYGULANMALI”
Osmanoğulları, 25 Kasım'ın önemini vurgulayarak, kadın cinayetlerinin artışının yasaların, özellikle 6284 sayılı Yasa'nın etkin şekilde uygulanmamasından kaynaklandığını belirtti. “25 Kasım, Dominik Cumhuriyeti’nde diktatöre karşı Mirabel kardeşlerinin mücadelesi sonucunda tecavüze uğrayıp vahşice öldürüldüğü gündür. Bu nedenle kadınlar için 25 Kasım, kadın cinayetleri, tecavüz, taciz ve kadına yönelik şiddete karşı mücadele edilen bir direniş günüdür. Kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik şiddetin bu denli artmasının en büyük nedeni toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve eşitliğin olmamasıdır. Kadınları koruyan yasaların tam olarak uygulanması şarttır. 6284’ün etkin bir şekilde uygulanması gerekmektedir.” şeklinde konuştu.
Son olarak, kadınları 25 Kasım'da sokağa çıkmaya, kadın cinayetlerine ve şiddete karşı seslerini yükseltmeye, örgütlü mücadeleye katılmaya davet eden Osmanoğulları, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun davalarını takip eden ailelerle birlikte sokaklarda bulunacaklarını belirtti.



