reklam
reklam
DOLAR38,7786% 0.39
EURO43,8944% 0.27
STERLIN51,6488% 0.37
FRANG46,6481% 0.44
ALTIN4.143,57% 0,97
BITCOIN103.665,86-0.345
reklam

Levent Üzümcü: Kültürpark’ın bir kapısı Basmane’de, diğer kapısı Alsancak’ta, biz aradaki yeri temsil ediyoruz

Yayınlanma Tarihi : Google News
Levent Üzümcü: Kültürpark’ın bir kapısı Basmane’de, diğer kapısı Alsancak’ta, biz aradaki yeri temsil ediyoruz
reklam

Ünlü tiyatro ve televizyon sanatçısı Levent Üzümcü, {siteDomain} Haber Merkezi’nde gerçekleştirdiği söyleşi sırasında, İzmir Şehir Tiyatroları’ndaki Genel Sanat Yönetmenliği görevi ve bu süreçte izledikleri politikaları ele aldı. Hayalindeki projeyi paylaşan Üzümcü, eski Fuar anılarına da değindi.

İzmir’de bürokrasi engeline takılan bir projeniz oldu mu?

“Türkiye’de bürokrasiye takılmayan kimse var mı? Devlette herhangi bir görevde bulunan bir birey, bürokrasi ile karşılaşmadan çalışabilir mi? Bu engellerle yüzleşmemek mümkün değil. Türkiye, bürokrasinin hantal yapısını taşıyor. Faturalar, başvurular ve karşıt davalar ile mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Özel sektördeyiz; devletle doğrudan bir ilişkiyi kurmamak mümkün ama yine de vergi gibi yükümlülüklerimiz var.”

İzmir seyircisini nasıl buluyorsunuz?

“Bu konuda kesin bir değerlendirme yapmak zor; bazen kendi aramızda ‘İzmir seyircisi şöyle’ diye konuşsak da, bu daha çok mesleki nüanslar gerektiriyor. Seyirci, gittiği her yerde sözüne hâkim olduğu sürece, onu anlamaya ve dinlemeye gelir. Bunlar, bu ülkede son derece değerlidir.”

Levent Üzümcü dönemi İzmir Şehir Tiyatroları’nda nasıl bir farklılık yarattı?

“Bu sorunun yanıtı, izleyicilere aittir. Onlar gelir ve oyunları izler, ‘şu değişiklik var’ derler. Önceki dönemlerle karşılaştırdığımızda, sosyal hayata daha fazla dokunabiliyoruz. Örneğin, göç konulu bir oyunumuz var. Mültecilerle ilgili yapmayı planlıyoruz. Mültecilerin sanattan faydalanabilmesi için, çoğunun Türkçe bilmediğini hesaba katarak fiziksel tiyatro yapma düşüncesindeyiz. 7’den 77’ye herkesin katılabileceği bir gösteri yapmayı amaçlıyoruz. Ancak gördüğümüz engellerle başa çıkmaya çalışıyoruz. Gençlik festivali düzenlemek istiyoruz ama buna müdahale edenlerle de mücadele etmemiz gerekiyor. Valilik ve Milli Eğitim devreye girince, devlet adeta bize düşman oluyor. Devlet yönetici basitlikte kalıyor. Halka veya sanata karşı düşmanlık besleyen bir yapı var. AKP ve MHP politikalarıyla sınırlı hareket eden kuruluşlar meydana geldi. 2010 referandumunda bu durumun belirtileri vardı; o dönemde istenilen yöneticileri atayamamaktan şikayet ediliyordu. Süreç çok önemliydi. İçişleri Bakanlığı izni olmadan hiçbir belediye soruşturulamazdı. Gemileri mantık ve akıl yerine saldırganlık ve yalan ile yönetmeye çalışıyorlar. Siyaset her şey değil; öncelikle devlet bürokrasisi ‘bunlarla gelme’ diyerek baştan kısıtlama getiriyor. Bir şehrin tiyatrosu, o şehrin okullarıyla festival düzenlemek istese, şu anki valilikler izinleri siyasi partilere göre veriyor. Devlet böyle çalışmamalı.”

Beden dili kullandık

Önümüzdeki dönemde hiciv barındıran oyunlar daha fazla olacak mı?

“Göç adlı bir oyunumuz var. Ne zaman prömiyer yapacağımızı net olarak bilemiyorum ama zor şartlar altında hayat mücadelesi veren insanları davet edeceğiz. Evresel bir dil kullanacağımızdan dolayı, dil değil beden dilini esas alacağız. Sığınmacılardan oluşan izleyici kitlemizi organize edeceğiz ve bunun sürekli devam etmesini sağlamak istiyoruz. Kültürpark’ın bir kapısı Basmane’de, diğer kapısı Alsancak’tadır. Eğer biz aradaki yersek böyle davranmalıyız. Bulunduğumuz konuma göre tiyatro yapmalıyız. Siyasi görüşlerimiz olmadan tiyatro yapamayız ama sadece politik tiyatro da yapmıyoruz. Unutmayalım, tiyatro özünde politik bir sanat dalıdır ve çatışma barındırır.”

Yapmayı hayal ettiğiniz bir proje var mı?

“Dönemine denk düşen oyunlar yapmayı arzuluyorum. Tiyatro, ne yazık ki eğlence gibi algılanıyor. Ancak bazı olumsuzluklarla karşı karşıyayız ve bazı şeylerde eğlenceli bir atmosfer oluşturmak zorundayız. Proje geliştirirken birçok dinamiği göz önünde bulundurmak önemlidir. Ekonomik daralma bizi kısıtlıyor. Bu nedenle bu yıl gerçekleştirdiğimiz oyunlar, ilk tercihimiz olmayabilir. Ancak şu anda sahneye koyduğumuz oyunlar Demokrasi Gemisi – Aziz Nesin ve Çok Tuhaf Soruşturma – Ferhan Şensoy’dur. Bu oyunları düşük bütçelerle ve zorlu şartlar altında ürettik. Hâlihazırda üretim aşamasındaki göç oyunumuz da sıfır maliyetle gerçekleşecek. Tiyatro camiasının farkında olmadığı kadar büyük bir yokluk içinde, üç premiyer gerçekleştirmenin büyük bir başarı olduğunu düşünüyorum. İzmir Büyükşehir Belediyesi de bu süreçte önemli katkılarda bulundu.”

Oyun izleyebiliyor musunuz?

“Evet. Çünkü İzmir, özel tiyatrolar için yaşamsal bir alan. Ankara ve İzmir, birçok tiyatro turnesinin yapıldığı yerler ve bu tiyatrolar gişe gelirleri ile ayakta kalıyorlar. İzmir, tiyatro için kıymetli bir şehir. Bunu unutmadığınızdan eminim; özel tiyatrolar için yaşam alanı Fuar Açıkhava alanıydı. Ben orada ‘Yasaklar’ ve ‘Tahitili Kızlar’ oyunlarını izlemiştim. Tiyatro ve sanat severler orada uzun süreli sahnelerde unutulmaz anlar yaşıyorlardı.”

Sınırsız mali imkân ve demokratik bir ülkede sahneye koymak isteyeceğiniz ilk oyun nedir?

“O döneme bağlı olarak değişiklik gösterir. Ancak şu anda Cadı Kazanı isimli oyunu sahnelemekteyim. Bunu, tutuklamaların başladığı dönemde canlı yayında duyurmuştum ve bu oyunu üstleniyorum. Bugünün koşullarında en iyi seçim Cadı Kazanı. Çünkü şu an herkes suçlu; herkes kendisine ‘suçlu’ diyen bir meczubu ciddiye alıyor.”

‘Oh be’ dediğiniz bir dönemde tiyatro yapsaydınız, hangi oyunu tercih ederdiniz?

“Kesinlikle ‘Kafkas Tebeşir Dairesi’ni yapardım. Çünkü bu oyun emek kavramı üzerinde duruyor. Henüz bu temaları tartışma safhasına gelemediğimiz belirgin, biz daha hayatsal meselelerde tartışıyoruz. Asıl mesele emek. Arka planda savaş, cinayet, kundaklama ve takipler olabilir ancak sonuçta hikaye farklı bir noktada noktalıyor.”

Oyunculuğu neden bırakıyorsunuz?

“Eğer oyunculuk, yaptığım sanat ve tiyatro toplumuma bir borçsa, bunu en iyi şekilde ödediğimi düşünüyorum. Tek kişilik oyunlarımda binin üzerinde sahne aldım. Kendi oyunlarımı yüzlerce kez sergiledim. Eğer halka karşı bir mesleğimle ilgili bir borcum varsa, onu yerine getirdiğime inanıyorum. Montreal’de bu oyunları oynarken, Türkiye’den çıkmak zorunda kalmış bir Ermeni vatandaşının gözyaşları içerisinde beni alkışladığını gördüm. Oyunlarımızda Ermenilerden de bahsetmediğimiz bir dönemde, topraklarından edilen insanları anlatıyordum. Tiyatroda ulaşılabilecek her türlü ödüle ve başarıya ulaştım; izleyicilere çok teşekkür ediyorum. Ama bu benim kişisel tercihim. Kendi hayatımla ilgili bir seçim yapıyorum. Artık oyunculuk, tiyatro, sinema ve televizyon dizilerinden uzak duracağım. Sanatla uğraşmak uzun bir süre olmaz; ilkokuldan beri bu alanda aktivite gösteren biriydim; şiir, roman, tiyatro ile iç içe oldum. İlkokulda şiir okurken fotoğrafım bile var.”

reklam

YORUM YAP