reklam
reklam
DOLAR42,9372% 0.01
EURO50,5465% -0.12
STERLIN57,9540% -0.21
FRANG54,2785% -0.19
ALTIN6.027,48% 0,73
BITCOIN88.184,160.713
reklam

Soyer cezaevinden isyan etti: İzmir’de adalet kasten yere düşürüldü

Yayınlanma Tarihi : Google News
Soyer cezaevinden isyan etti: İzmir’de adalet kasten yere düşürüldü
reklam

İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından S.S. İş İnsanları Örnekköy Konut Yapı Kooperatifi’ne yönelik yürütülen “zimmet” soruşturması çerçevesinde, aralarında eski İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer ve eski CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu’nun da bulunduğu 5 kişi tutuklandı. Tutuklama kararı sonrasında Tunç Soyer, sosyal medya üzerinden gerçekleştirdiği uzun bir paylaşımda sürece sert bir dille tepki gösterdi. Soyer, İzmir’de adaletin “kasten ve örgütlü olarak yere düşürüldüğünü” iddia ederek, kendisine yöneltilen suçlamaların temel dayanağının bulunmadığını vurguladı. 1 Temmuz 2025 tarihinde gerçekleştirilen operasyona dikkat çeken Soyer, “1 Temmuz 2025 günü sabah saatlerinde 157 kişi gözaltına alındık. 6 aydır aradan geçen süreçte sadece 2 kişi tutuklu kaldık” şeklinde konuştu. Soyer, 5 Ocak 2026’da yapılacak duruşmada tahliye beklentilerinin yükseldiğini belirtirken, yeni bir gelişmeyle ikinci kez tutuklandıklarını ve bu durumu şu sözlerle ifade etti: “Raporda adım hiç geçmiyor ama son cümlede kooperatif modelini ortaya koyduğumuz için sorumlu olabileceğim yazıyor.”

Soyer'in paylaşımının devamı ise şu şekilde:

“İZMİR’DE ADALET YERE DÜŞTÜ”

“Sevgili Dostlar, “İzmir’in havası, suyu farklıdır” diyenler yanılmışız..!

Yeni bir yıla girerken bu yazıyı yazmak istemezdim. Kusuru bakmayın mecbur kaldım. Çünkü; İzmir’de Adalet yere düştü. Ayağı kaymadı “kasten ve örgütlü olarak” DÜŞÜRÜLDÜ.

Canım yanıyor ama isyanım sadece ondan ibaret değil. Adaletin herkes için yaşam kaynağı olduğu bir gün tüm insanlar anlayacak. O yaralanırsa, yarası sarılıp yerden kaldırılmazsa, daha çok insanın canı yanacak.

1 Temmuz 2025 tarihinde sabah operasyonuyla 157 kişi gözaltına alınmıştık. 6 aydır süzülerek, aramızda yalnızca 2 kişi tutuklu kaldık. (Heval Savaş Kaya ve ben) Dosyanın boş olduğuna dair, iddiaların temelsiz olduğu mahkeme heyeti de dahil herkes tarafından kabul edilmişti ve 5 gün sonra, 5 Ocak 2026 tarihinde yapılacak duruşmada tahliye olma umudumuz büyüktü.

Bu dosyadan ayrı bir şekilde ele alınan (tefrik edilen) kooperatiflerin iç işleriyle ilgili dosyaya, 3 gün önce 26 Aralık’ta bir denetim raporu gelmiş. Raporda adım geçmiyor ama son cümlede kooperatif modelini ortaya koyduğumuz için sorumlu olabileceğim yazıyor.

Rapor geldiğinde, bu soruşturmaya dâhil edileceğim ihtimalini ben dahil hiçbir hukukçu öngörmemişti.

Fakat öyle olmadı. Milyonda bir dahi ihtimal vermediğimiz şey gerçek oldu.!

“İKİNCİ KEZ TUTUKLANDIK”

Dün gece sabaha karşı aynı iki kişi ikinci kez tutuklandık.

Hem de bir kooperatifin, – bizim bilmememize imkan olmayan – iç işleri nedeniyle.

Böylece şunu anladık; 5 Ocaktaki duruşmada, Mahkeme heyeti tahliye kararı verse bile bizi dışarı çıkartmamaya çalışıyorlar.

Ancak bazı şeyler iyice karışık hale geldi.

İlk dosyada; “kamu kurumları üzerinden, hile ve desise ile haksız kazanç elde edilmesi” suçu nedeniyle yargılanıyoruz.

Tek ilgili kamu kurumu belediye “zararım yok” diyor. Bırakın hile yapmayı, ben alenen ve tüm açıklığıyla projeyi duyurmaya çalıştım ve iddianamede savcı da kişisel çıkar ve haksız kazanç elde etmediğimi kabul etmiş.

Hiç tanımadığımız birileri için böyle bir menfaat sağlamış olabileceğimiz şüphesi nedeniyle tutukluyuz.

İçeride lehine menfaat sağlamış olduğumuz varsayılan kimse kalmamışken ne yazık ki biz iki kişi hâlâ hapisteyiz.

Bu yeni tutuklama kararı ile maceramız tam anlamıyla Aziz Nesin’in hikâyesine dönüştü.

Kooperatifle kentsel dönüşüm isteyerek; meçhul birileri için dolandırıcılıkla temin edilen miktarı belirsiz (!) bir haksız kazanca mı yol açtık, yoksa meçhul birilerin zimmete para geçirmelerine yardımcı mı olduk iyice karıştı. Sahi sizin “kuvvetli şüphe” konusunda dayanağınız ne?

Kooperatiflerle yapılan protokoller sonucunda kooperatiflerin içinde yaşanabilecek yolsuzluklar nedeniyle belediyenin en üst düzey yöneticisinin sorumlu tutulması, hukukun, akıl ve mantık sınırlarını aşar. Raporlarda zaten böyle bir zimmet tespiti yok.

Bu durum şuna benziyor; – Bir araba kaza yaptığında arabayı üreten firmanın başındaki kişiyi tutuklamak..!

– Bir bakanlığın çıkarttığı teşvik kararnamesinden yararlanan bir firmanın hayali ihracatından bakanı sorumlu tutmak..!

E, hani suçsuz ceza olmaz ilkesi? Hani aynı suçtan ikinci kez yargılanamaz ilkesi? Masumiyet karinesi, lekelenmeme hakkı.. vb?

Ve neden bu öfke, bu nefret, bu telaş?

Acaba kimler yaptığımız sosyal belediyecilikten bu kadar rahatsız oldular.

Ya da Orta Çağ’daki gibi nesillerden intikam alma hırsı mı bu akıl almaz süreç?

Bilmiyorum…

“TEK BİR DELİL YOK “

Tek bir delili olmayan “zimmete yardım” suçu için bir fiil, bir eylem yok dosyada.

Hukuk kurallarını birilerinin canını yakmak için bu kadar eğip, bükerek kitabına uydurma keyfiyeti, ne hukuka, ne hukukçulara, ne de adalete güven bırakır.

İzmir Adliyesindeki hakim ve savcılara sesleniyorum. Bulunduğunuz çatının altında yaşanan hukuksuzluğa lütfen sessiz kalmayın.

Adaleti iyileştirip ayağa kaldıracak olan sizlersiniz.

Bu şehirde yaşayan milyonların hayatlarının, huzurlarının ve toplumsal düzenin teminatı sizsiniz.

Sizin vicdanınızdan başka neye güvenebiliriz?

Bugün geldiğimiz nokta; tek kelimeyle, Hüsran. “Hüzzam makamında bir kelime. Hüzünle yakın akraba, üzüntüyle arkadaş, efkarla kol kola, kederle tanış, korkuyla hemhal kızgınlığa gebe. İlla hayale tutkun, onunla sevgili.” (Figen Şakacı “Hayriye Hanım’ı Kim Çaldı?” romanından)

Yarın yeni bir gün, yeni bir yıl,

Yarın inadına umut, inadına mücadele..!

Yeni yılda adalet sizinle olsun.

Sağlıcakla kalın sevgili dostlar..!

İzmir 1 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu, Koğuş B/63, Buca – Kırklar 30.12.2025

reklam

YORUM YAP