reklam
reklam
DOLAR42,5957% 0.04
EURO49,5584% -0.07
STERLIN56,6954% -0.17
FRANG52,8352% 0.11
ALTIN5.760,33% 0,41
BITCOIN93.937,154.484
reklam

Tunç Soyer Mahkeme Salonu'nda: İşte Savunması!

Yayınlanma Tarihi : Google News
Tunç Soyer Mahkeme Salonu'nda: İşte Savunması!
reklam

İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik açılan “kooperatif davası” çerçevesinde, aralarında eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, eski CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, İZBETON’un eski Genel Müdürü Heval Savaş Kaya ve eski Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Barış Karcı’nın da bulunduğu 65 sanıklı davanın duruşmasına bugün Aliağa’da devam ediliyor.

Eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, savunmasında şunları kaydetti:

“BU HAYAL KIRIKLIĞI ORTAYA KONULURKEN SOMUT BİR DOLANDIRICILIK, BİR YOLSUZLUK İDDİASI DUYMADIK”

“Sayın Başkan, mağdurların ve tanıkların ifadelerini dinledim. Genel bir değerlendirme yapmak adına burada bulunuyorum. Şikayetçilerin ifadelerinde hakim olan duygu ise hayal kırıklığı. Bu hayal kırıklığı ifade edilirken somut bir dolandırıcılık ya da yolsuzluk iddiası duyulmadı. Mağduriyetlerinin giderilmesini haklı olarak talep ediyorlar.” şeklinde konuştu.

“10 MADDEDE MAĞDURİYETİN SEBEBİNİN NEDEN BIZ OLMADIĞINI ANLATACAĞIM”

Mağduriyetin sebeplerinin kendileriyle ilgili olmadığını belirten Soyer, şunları ifade etti:

“Burada dinlediğimiz mağdurların beyanlarının aslında bu davayla ilgili olmadığını, kooperatiflerin iç işleyişine dair farklı bir soruşturmanın zaten yürütüldüğünü biliyorsunuz. Ancak tutukluluğumuzun 162. gününde hala bu konular konuşulduğu için müsaade ederseniz 10 maddede neden bizlerin mağduriyet sebebi olamayacağımızı açıklayacağım.

1) İzBB, İZBETON ile protokol yaparak kentsel dönüşüm süreçlerini açmıştır.

2) Bu protokol, Meclis’teki tüm siyasi partilerin oybirliğiyle kabul edilmiştir.

3) İZBETON, bu yetkiyi aldıktan sonra kooperatiflerle sözleşmeler imzalamıştır. Eğer İZBETON kooperatifler yerine bir inşaat şirketiyle anlaşma yapsaydı, her şey hukuka uygun mu olacaktı?

4) Şu anki yönetim gibi bir “davet usulü ihale” yapıp, seçilen bir müteahhidin belirsiz bir kâr oranına rıza gösterseydik daha mı masum olacaktık? Elbette hayır. Şu an inşaat maliyetleri müteahhit kârı yüzünden kat kat arttı.

5) Kooperatiflerle protokol yapmak, müteahhit kârını ortadan kaldırarak daha düşük maliyetlerle ev sahibi olma imkanı sunabiliyor ve kooperatifçilik mevzuatı sayesinde süreçlerin daha şeffaf olacağını düşündük.

6) Ben bir hukukçuyum ve süreci başlatırken Türkiye’de ilk kez böyle bir uygulama yapacağımızı biliyordum. Yola çıkmamızın hukuki dayanakları bulunduğunu fark etmiştik.

7) Sayıştay, dikkatlice incelemesine rağmen kamu zararı tespit etmedi. Danıştay, İçişleri Bakanlığı’nın verdiği soruşturma iznini iptal ederek, bu projede dolandırıcılık ve görevi kötüye kullanma gibi suçlamaların dahi olmadığını tespit etti.

8) Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü'nün 12 Temmuz 2023 tarihli yazısına, Belediyemiz Hukuk Müşavirliğinden yazılı görüş istedim. “İnşaatların devamında hukuki bir engel olmadığı” bildirildi. Bu sebepten inşaatlara devam edildi. Ancak bir yıl sonra, Temmuz 2024’te ben başkan değilken İzBB mevcut yönetimi, kendi hukuki mütalaasına itibar etmeyerek, İl Müdürlüğü’nün yazısına dayanarak inşaatları durdurdu.

“HER İKİ YAZININ DA ALTINDA AYNI İSMİN İMZASI VAR”

Burada bir parantez açmak istiyorum.

Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün bir hafta içinde iki yazısı mevcut. İlki 6 Temmuz 2023, ikincisi ise 6 gün sonra 12 Temmuz 2023 tarihinde yazılmış.

İlk yazıda, Örnekköy 2. 3. Ve 4. Etapların incelemelerinin standartlarla uyumlu olduğu ve inşaatların devam etmesine izin verilmesi rica ediliyor.

6 gün sonra aynı Müdürlük tarafından yazılan ikinci yazıda ise ilk yazıyla çelişen değerlendirmeler yapılıyor.

İkinci yazıda, “İzbeton’un kooperatif üzerinden yapım işinin mevzuat açısından uygun olmadığı” iddia ediliyor ve inceleme talep ediliyor. “Kooperatiflerin görevi ihmal/görevi kötüye kullanma fiilleri nedeniyle Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmuştur.” deniliyor.

İlk yazıda gereken işlemler yapılması rica edilirken, 6 gün sonra inşaatların durdurulması gerektiği bildiriliyor.

Her iki yazının altında da aynı ismin imzası var. Sayın Ömür Özdil, bu 6 günde nasıl bir farkındalık yaşadığı bilinmiyor ancak bu sebepten İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından üst düzey bir yöneticilik pozisyonuna atandı.

Parantezi kapatıyorum. İşte bu ikinci yazı üzerine, Büyükşehir Belediyesi Hukuk Müşavirliği durumu netleştiren bir mütalaa hazırladı.

“HİÇ KİMSEYİ HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRATACAK HİÇBİR ŞEY YAPMADIM”

16 Ağustos 2023’te, Büyükşehir Belediyesince Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü yazısına yanıt olarak, kamu yararı gözetilerek inşaatlara devam edilmesinin aksinin mağduriyet yarataracağı belirtildi. Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü, inşaatlara devam ettiğimizi bilmesine rağmen bu yazıya herhangi bir geri dönüş yapmadı.

9) Eğer İzBB, kendi görüşüne uygun olarak inşaatları devam ettirseydi belki 5 kooperatifle de sona yaklaşabilirdik ya da bazılarında anahtar teslimlerine başlamış olabilirdik.

10) Peki, inşaatlar durdurulana kadar neden gereken hızda gitmedi?

Kooperatif üyelerinin nakit akışlarının, pandemi, İzmir Depremi ve inşaat maliyetlerinde %1000'lük artışlar gibi durumlar nedeniyle aşılması zor zorluklar ortaya çıkardı.

İzBB ve İZBETON kontrolörlerinin aşırı titiz denetimlerinin de gecikmelere neden olduğunu ifade etti. (Bir parantez daha açayım. İzBB’nin kontrol ve denetim görevini yeterince yerine getirmediği iddia edilmişti, bu doğru değil. Bize yalnızca inşaatların depreme dayanıklılığının kontrolü ile ilgili yetki verilmiştir. Bunu da titiz bir şekilde uyguladık; bu yüzden kooperatif yönetimleri bizden şikayetçi oldu.)

Özetle, hiç kimseyi hayal kırıklığına uğratacak bir şey yapmadım. Yaşanan mağduriyetlerin hiçbirine sebep olacak niyetim ya da eylemim olmadı. Zaten görev süremde şu an mağdur olarak dinlediğimiz kooperatif üyelerinin de hiçbir hukuki girişimi olmadı.”

“SÜRECİN HUKUKSUZ OLDUĞUNA DAİR SÖYLEMLERİ KİMLERİN, NEDEN ÇIKARDIĞINI BİLMİYORUM”

Bilirkişi tarafından kamu zararının olmadığının tespit edildiğini hatırlatan Soyer, “Sürecin hukuksuz olduğuna dair söylemleri kimlerin çıkardığını bilmiyorum. Sayıştay, bu konuyla ilgili bir kamu zararı tespit etmediği gibi sorguya bile konu olmadı. Projenin hukuksuz olduğuna dair bir Bakanlık yazısı yok. Bizim kontrolörlerimizin tespit ettiği inşaatların, kooperatiflere dolandırıcılık suçlamasıyla kapalı olmasına rağmen haksız menfaat sağlamakla suçlanıyoruz. İddia makamının, bir yandan kooperatiflere ekonomik menfaat sağlarken, bir yandan menfaatlerine zarar veren eylemlerimizin dolandırıcılık suçunu doğurduğunu netleştirmesini bekliyorum.” diye belirtti.

“ASIL BÜYÜK KAMU ZARARININ İNŞAATLARIN DURDURULMASIYLA ORTAYA ÇIKTIĞI NE ZAMAN GÖRÜLECEK?”

Soyer, “Türkiye’de bir belediyenin harcamadan gerçekleştirdiği bir kentsel dönüşüm örneği var mı? Emin olun yok. Biz belediyenin cebinden tek kuruş çıkmadan, binlerce vatandaşı, binlerce hak sahibini evlerine kavuşturacak bir model kurduk. Bu; hiçbir kimsenin kaybetmeyeceği; en çok da belediyenin kazançlı çıkacağı, kamu yararının gözetileceği bir modeldi. Belediyenin gelecekte ödeyeceği kira bedellerinin kamu zararına yol açacağı tespiti yapan iddia makamı, neden belediyenin yüz milyonlarca lira harcayarak yapacağı kentsel dönüşüm için para harcamamasının yaratacağı büyük kamu yararını göremiyor? Kamu zararı olmadığını kanıtlamak için neden uğraşıyoruz? Asıl büyük kamu zararının inşaatların durdurulmasıyla ortaya çıktığı ne zaman kabul edilecek? Suç nerede işlenmiştir, kimin menfaatine olmuştur? Bu davanın ilk gününden beri neden kooperatiflerin iç işleyişleri konuşuluyor? Kooperatiflerin oluşumu ve işin verilmesiyle ilgili benim herhangi bir yetkim yok. Dolandırıcılık ve haksız kazanç elde etmek için bu kadar karmaşık yollara neden gireyim? Ayrıca kişisel menfaat elde etmediğim zaten iddianamede belirtilmiştir. Ceza hukukunda şüphe delil üzerine kurulur. Oysaki bizim davamızda bir şüphe üzerine delil arıyoruz. 162 gün boyunca suçu oluşturacak bir şey bulmayı bekliyorsunuz. Yok, işte yok! Olmayan bir şeyi 1162 gün geçse de var edemezsiniz.” dedi.

“VERECEĞİNİZ KARAR BU SORULARIN CEVAPLARINA DA IŞIK TUTACAK”

15 yıl boyunca belediye başkanlığı yaptığını söyleyen Soyer, “İzmir’de ve dışarıda katıldığım birçok toplantıda, gençleri siyasete girmeye teşvik ettim. Hep söyledim;

“Siyaset hayatı dönüştürme sanatıdır. Eğer bu güzel memlekette herkesin daha iyi yaşamasını istiyorsanız, iyi insanların siyasete girmesi gereklidir. Çünkü siyaset, hayatı iyileştirmenin en güçlü aracıdır. Hangi düşünceye, hangi ideolojiye inanırsanız inanın, siyasete girin. Bakın bana; arkamda kimse olmadan, hiç kirli işlere bulaşmadan Türkiye’nin üçüncü büyük şehrinin belediye başkanı oldum. Bu Devlet, bu millet sizin de yolunuzu açar, mutlaka daha iyisini yaparsınız.”

Şimdi ben bu gençlere ne demeliyim? Ne yazmalıyım? “Sakın siyasete girmeyin! İyi niyetle başlattığınız bir girişim güçlü bireylerin menfaatleriyle çelişirse yanarsınız. Ne kadar iyi niyette olursanız olun hiç kıymeti kalmaz. Adaletin terazisine güvenmeyin; derdinizi anlatacak kimseyi bulamayabilirsiniz. Devlet, yargı sizi yalnız bırakabilir, kimse hakkınızı korumayabilir. Çünkü hiçbir iyilik cezasız kalmaz” mı demeliyim? Vereceğiniz karar, bu soruların yanıtlarına ışık tutacak.” diye konuştu.

“ÖNÜNDE SONUNDA TAMAMEN AKLANACAĞIMI HERKES BİLİYOR, HERKES GÖRÜYOR”

Soyer, “Bu cümleyi zaman zaman hepimiz kullanırız; “Hiçbir iyilik cezasız kalmaz.” Evet ama bu sefer ceza son derece orantısız oldu. Aylardır tek kişilik bir hücrede ceza çekiyor olmaktan ötürü, hayatım boyunca onuruma leke sürülmesini hak edecek hiçbir şey yapmadım. Tam tersine, dosyanın gerçeklerini incelerseniz sadece iyi niyet ve iyilik göreceksiniz. Bu haksız suçlamanın üzerime yapışmadığı, yüzlerce sayfalık iddianame hakikati gizleyemez. Önünde sonunda tamamen aklanacağımı herkes biliyor ve görüyor. Bu nedenle beraatimi talep ediyorum. Ancak öncelikle özgürlüğümü istiyorum. İki ay önceki duruşmada adaletin terazisine güveniyorum demiştim. Aynı güvenle; toplanması muhtemel delillere etkim olmayacağından, sabit ikametgah sahibi olmamız ve tutuklu kaldığımız süreyi dikkate alarak, iki arkadaşım ile birlikte tutukluluğumuzun kaldırılmasını ve tahliyemizi talep ediyorum.” diyerek sözlerini tamamladı.

reklam

YORUM YAP