

İZBETON'a yönelik yürütülen operasyon kapsamında 'yolsuzluk' ve 'ihaleye fesat karıştırma' iddialarıyla tutuklanan eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, 15 Temmuz Salı günü, cezaevinde tutulduğu İzmir Buca Kırıklar Cezaevi'nden sosyal medya üzerinden paylaştığı bir günlükle durumu hakkında kamuoyuna bilgi verdi. Soyer, günlük yazısında şu ifadeleri kullandı:
''Değerli Dostlar; Bugünkü günlüğümü, hukuki durumumla ilgili düşüncelerimi sizinle paylaşmaya ayırdım. Kısa bir özetle durumu açıklamak istiyorum.
Türk Ceza Kanunu 158/1 gereği, “Nitelikli Dolandırıcılık” suçlamasıyla tutuklandım. Bu suçun oluşabilmesi için iki unsurun bulunması gerekiyor:
1) İlgili madde, suçun unsuru olarak “hile ve desise” varlığını şart koşuyor. Kamu görevlisi olarak kendimi tanıtıp muhatapları yanıltmadığıma göre, tek ihtimal, kamu kurumunu zarara uğratacak bir eylemi bilerek ve isteyerek planlamış olmam gerekiyor. Oysa kamu zararına sebep olmak değil, tam tersine, kamu yararına Türkiye'ye örnek olacak bir proje başlatmıştık. Bu irademizi şekillendiren iki sebep oldu: 1) 2012 yılından beri kentsel dönüşüm ihalelerine belediyenin hissesini azaltmak amacıyla müteahhitlerin girmemesi ve 2) 30 Ekim 2020 depremi.
2012 yılından bu yana tapularını %100 uzlaşı ile belediyeye devreden ve fakat ilerleyemeyen kentsel dönüşüm nedeniyle büyük mağduriyet yaşayan vatandaşların sorunlarına çözüm bulmak ve benzer bir depremde can kaybını önlemek istedik.
“İhaleye çıktık ama kimse girmedi, ben ne yapabilirim?” yerine, kilitlenen kentsel dönüşüm sorununa çözüm aradığımdan dolayı tutuklandım.
30 Ekim Depremi sonrasında, mevzuatın orta hasarlı binalara “ya yıkın ya da güçlendirin” dayatmasıyla beraber bina sahiplerinin “belediye olarak bari siz çare bulun” çağrısı üzerine çözüm arayışına başladık. Bina sahiplerinin kat malikliğinden feragat etmesi durumunda kooperatifleşebileceklerini, böylece belediye şirketi İzbeton'un mevzuattaki istisnadan yararlanarak düşük kârla müteahhitlik yapabileceğini öğrendik. Bunun üzerine CHP'nin programında yer alan ismi kullanarak; KDV indirimi ve %100 uzlaşı gibi birçok avantaj sağlayan Halk Konut modelini başlattık. Depremde yıkılan Dilber Apartmanı için kurulan Halk Konut 1 Yapı Kooperatifi ile başlayan süreç, bugün 50'ye yakın kooperatifin kurulmasına yol açtı. 15'ten fazla kooperatif ile paydaşlık sözleşmeleri imzalandı, projeler ve inşaatlar sürüyor. Hatta yakın zamanda bir kooperatifin evlerine taşınması bekleniyor ve bu kooperatiflere Dünya Bankası kredisi sağlanıyor.
Bu şekilde, yıllardır bekleyen 6 kentsel dönüşüm bölgesinde uygulamaya geçtik.
Özetle; Belediye Meclisi, istisna hükmü çerçevesinde yapım işini belediye şirketine devrediyor, İzbeton, kurulmuş kooperatiflerle sözleşme imzalıyor ve kooperatifler inşaat firmalarıyla anlaşarak projelere başlıyor. İlk protokol, o dönemde belediye meclisinde oybirliği ile kabul edildi. Bu sayede müteahhit arayışı, kar ve rant gibi meseleler ortadan kalktı.
Bu yöntemle 2019'a kadar toplam kentsel dönüşüm sayısı 770 iken, 2024 yılında bu sayı 5560'a ulaşmıştır. Dosyada bu modelin hukuksuz olduğuna dair tek bir belge olmamasına rağmen, mahkeme kararıyla tutuklandım.
2) Suçun ikinci unsuru; “kişisel çıkar ve menfaat elde edilmesi.” Seferihisar, Ulamış kırsalında 75 m²'lik bir evde yaşıyorum. Emniyetteki ifademde de belirttiğim gibi, “bu suç benim evime sığmayacak kadar büyük!” Bu suçun oluşması için gereken kişisel menfaat ve çıkarla ilgili tek bir beyan, tanık veya belge yokken tutuklandım. Bu suçun oluşumu için birini şahsen aldatma kastı ve iradesinin önceden planlandığına dair hiçbir delil olmadan tutuklandım.
Sonuç olarak, suç unsurlarının oluşmadığı herkes tarafından görülebilecekken bana bu ağır suçlar atandı. Üstelik sadece bana değil; aralarında 58 tutuklu bulunan çalışma arkadaşlarıma da büyük bir mağduriyet yaşatılıyor.
Her birimiz, 2020-2023 Sayıştay raporlarıyla aklanmış, Mülkiye Müfettişlerince araştırılmış, İçişleri Bakanlığı tarafından verilen soruşturma izni Danıştay tarafından kaldırılmış, toplam 7 adet ve en sonuncusu suçun olmadığı tespiti ile ağırlıklı olarak lehimize düzenlenmiş bilirkişi raporlarına rağmen tutuklandık.
Peki ama neden?
Geçmişte bir sosyal medya paylaşımı sebebiyle yüzlerce insan yargılandı, mahkum edildi. Ancak bu siyasi kararların bekledikleri yararı görmeyince, artık, siyaseten cezalandırmak istedikleri kişilere adi suçlar uydurmaya çalışıyorlar.
Evet, görev süremin sona ermesinde kentsel dönüşüm alanlarında bazı gecikmeler yaşandı ama bunların sebepleri, ne “nitelikli dolandırıcılık” ne de projenin kendisiydi. Sebep, TÜİK verilerine göre 2024 yılında 2020 yılına göre %681 oranında artan inşaat maliyetleri ve belirli kooperatiflerin iç işleyişindeki sorunlardı.
Kooperatif üyelerinin yaşadığı sıkıntılar için çok üzülüyorum ama bunun bir çözümü var. Belediye, İzbeton ve kooperatifler kurumsal yapılarını koruyor ve devam ediyorlar. İnşaatların kaldığı yerden devam etmesiyle ilgili herhangi bir hukuki engel yoktur ve bu irade ortaya konulursa tüm bu mağduriyetler giderilir.
Çünkü yaşanan mağduriyetlerin nedeni, ortaya koyduğumuz model değil, hukuki bir dayanak olmadan inşaatların durdurulmasıdır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Belediye'ye gönderilen bir uyarı yazısının gerekçe gösterilerek 2024 Temmuz'da inşaatların durdurulması hukuken geçerli değildir. Modeli ortadan kaldırarak ihale usulüne geçmek, kentsel dönüşüm alanlarını tamamlamaya çalışmak, inşaat malzemesi satın almış kooperatifleri ve 15 yıldır ev bekleyen hak sahiplerini mağdur edebilir. Kooperatif modelinin korunarak işlerin devam etmemesi için aşılması gereken hukuki bir engel bulunmamaktadır. Kentin sürdürülebilirliği açısından kamu yararı önemlidir. Her zaman söylediğim gibi, “Bir işi yapmanın bir, yapmamanın bin sebebi vardır.”
Tek dileğim; Belediyenin inşaatları yeniden başlatma iradesini göstermesidir. Böylece hem mağduriyetler giderilecek, hem de belediyenin güvenilirliği sağlanacak; bana yüklenen unsurları oluşmamış suç konusu da ortadan kalkacaktır.
Suçsuz olduğumuzu biliyorum. Sizler de bilin ki, güveninizi, sevginizi, saygınızı istismar edecek, kimsenin başını öne eğdirecek hiçbir maddi işim olmadı. Bedel ödeseler de bu ülkenin aydınlık geleceği için bugüne kadar sürdürdüğüm onurlu mücadeleyi son nefesime kadar devam ettireceğim.
Sağlıcakla kalın…''