TÜRK-İŞ Kamu Kesimi Toplu İş Sözleşmeleri Koordinasyon Kurulu, 27 Şubat 2025 tarihinde hazırladığı Toplu İş Sözleşmeleri Kamu Çerçeve Anlaşma Protokolü’nü Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na iletmişti. Bakanlıktan henüz bir yanıt alınmadığı için kurul, Genel Merkez’de konuyu değerlendirmek amacıyla saat 10.30’da bir araya geldi ve daha sonra bir basın toplantısı düzenledi.
Yapılan açıklamada, TÜRK-İŞ Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Ağar, TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ olarak şubat ayında hükümete ulaşan ortak talepleriyle; enflasyon karşısında ücretlerin insanca yaşanabilir seviyelere çekilmesi, sosyal hakların güncellenmesi ve kamu işçisinin refahının artırılması gibi haklı gerekçelerle talepler sunduklarını belirtti.
Ancak Ağar, 2 Haziran itibarıyla aradan geçen üç ayda hükümetten somut bir ücret teklifi alınmadığını vurgulayarak, “Görüşmeler başlamış olsa bile masada hala boş bir sayfanın durduğunu üzülerek görmekteyiz. Bu sessizlik, yalnızca masadaki tarafları değil, evlerinde geçim mücadelesi veren yüz binlerce işçi kardeşimizi de endişelendirmektedir. Hükümete buradan sesleniyoruz: Kamu işçisinin alın terini göz ardı edemezsiniz. Üç ay boyunca sessiz kalmak, emeği yok saymak demektir. Bizler bu masada işçinin sabrını test eden bir anlayışla değil, sosyal diyaloga dayalı, şeffaf ve çözüm odaklı bir yaklaşım görmek istiyoruz. Her daim yapıcı olduk fakat hakkımızı alana dek kararlılığımızı sürdüreceğiz. Toplu sözleşme bir ayrıcalık değil, anayasa tarafından tanınan bir haktır. Bu hak çerçevesinde, gereken ücret teklifinizi hemen masaya getiriniz. Aksi halde, işçi sınıfının sabrı taşar ve bu sabır sokaklarda yankı bulur.” diye konuştu.
İnsan onuruna yaraşır bir yaşam talep ediyoruz
Ramazan Ağar, ülkede sabit gelirlerin nefes alamaz duruma geldiğini ve her geçen günün işçiler için kayıp olduğunu belirterek, şunları ifade etti:
“Masaya konulmayan her teklif, soframızdan eksilen bir lokma demektir. Biz yalnızca zam istemiyoruz. Biz, emeğin hakkını almayı ve insan onuruna yakışan bir yaşam talep ediyoruz. Bugün bu ülkede bir kamu işçisi, alın teriyle çalışan bir baba ya da anne, çocuklarına süt, yumurta ya da bir ayakkabı dahi almakta ve evlerinin ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyorsa, bunun sorumlusu hükümettir. Hükümete açık ve net bir çağrıda bulunuyoruz: Bu sessizlik artık katlanılmaz bir hal aldı. Masaya gelecek teklif, bir lütuf değil, sosyal devletin bir gereğidir. Emekçileri oyalamak, belirsizlik içinde bırakmak, sosyal barışa zarar verir. Sabırlı olmayı sınamayın. Biz bu ülkenin üretim gücüyüz; binlerce çalışan kamu işçisi adına konuşuyoruz. Alın terinin hakkını alana dek durmayacağız. Kamuoyunun da bu adaletsizliğe sessiz kalmayacağına inanıyoruz. Bu mesele yalnızca işçinin meselesi değil, tüm ülkenin meselesidir. Zira bugün, ağırdan aldığınız, yok sayıp sustuğunuz, alın teriyle çalışan işçiler, kamu hizmetlerinin bel kemiğidir. Gece gündüz çalışarak kamu düzeninin devamlılığını sağlayan biz emekçiler sayesinde toplum işleyişini sürdürüyor.”
Ağar, hükümetin en kısa süre içinde teklifini masaya koyması ve süreci uzatmadan, adil bir şekilde sonuçlandırması gerektiğini belirterek, “Emeğin hiçe sayılmasına, göz ardı edilmesine ve sessiz kalınmasına müsaade etmeyeceğiz. Eğer hükümet tarafından müzakereye uygun bir teklif sunulmazsa, müzakere süreci sona eren her iş yerinde, yasal hakkımızı kullanarak üretimden gelen gücümüzü hayata geçireceğiz. 81 ildeki kamu iş yerlerinde eylem planlarımızı hayata geçireceğiz. Hükümete net çağrımızdır: Artık oyalamayın, işçinin sabrı tükendi. Eğer bu masa susarsa, meydanlar konuşur. Emeğin gücü susturulamaz. Hak verilmez, alınır. Biz emekten ve üretimden gelen gücümüzü sonuna kadar kullanacağız. Yaşasın işçilerin birliği, yaşasın birlik ve dayanışma mücadelemiz.” şeklinde konuştu.
