

Çiftçiler Sendikası (Çiftçi Sen) Genel Örgütlenme Sekreteri Adnan Çobanoğlu, İzTV’de Nil Kahramanoğlu’nun sunduğu Gündem Özel programına konuk oldu. Geçtiğimiz ay yaşanan zirai donun ciddi bir boyutta olduğunu belirten Çobanoğlu, bu durumun etkilerinin gelecek yıllarda da süreceğini ifade etti. Yaşanan zira donun iklim krizinin bir yansıması olduğunu vurgulayan Çobanoğlu, “Normalde bu mevsimlerde zirai don yaşanmaz. İktidarlar, iklim krizini yaratan nedenlerin üzerine gitmek yerine sonuçların üzerinden çözümler üretmeye çalışıyor. O çözümler de sermayenin belirli kesimlerine para kazandırma amacını taşıyor.” şeklinde konuştu.
Ekolojik dengeyi bozacak yatırımların durdurulması gerektiğine dikkat çeken Çobanoğlu, “Ormanları yok edip maden açarsan iklim ciddi bir kriz yaşar. Tarım arazilerinde jeotermal elektrik santralleri kurarsan sera gazı oluşur. Tüm bunlara bakıldığında zararları yoksullar ve tarım üreticileri görüyor. Tam havalar ısınmaya başlamışken, birçok bitki doğuş yapmaya başlamıştı ama birden hava soğudu ve ayaz vurdu. Buna dair önlemler alınmadı. Bunlar, çiftçilerin tek başına yapabileceği şeyler değil. Yerel ve merkezi yönetimin projeleriyle yapılabilecek ciddi yatırımlar gerektiği aşikar. Bu yatırımlar yapılmadığı için Malatya’da kayısı üreticileri, Manisa’daki üzüm üreticileri çok ciddi zararlar yaşadı. Bunlar çok yıllık bitkiler ve bu özellikleri nedeniyle önümüzdeki yıllarda da farklı boyutlarda zararın yaşanacağı anlamına geliyor. Tarım Bakanlığı sözde zarar tespitleri yapıyor ve TARSİM sigortasını teşvik ediyor, ama aslında çiftçiye değil, şirketlere destek veriliyor. Devlet, çiftçiye destek sağlasa ve ekolojik dengeye yönelik yatırımlara yönelse, çiftçi açısından kâr fazla, zarar az olur. Çiftçiler TARSİM’i gönüllü yaptırmıyor, kredi çekecekse mecbur bırakılıyor. Dananın kuyruğu artık kopacak.” dedi.
Mevsiminde Üretim Şart
Donun etkilerinin tüketiciye de yansıyacağına dikkat çeken Çobanoğlu, “Tarladaki fiyatla marketlerdeki fiyat arasında büyük bir uçurum var. Eskiden aracılar kazanıyordu, şimdi ise bu aracıların da kazançları azalmakta. Şirketler artık küçük tüccarları da göz ardı ediyor ve ağırlıklı olarak sözleşmeli üretime yönlendiriyor. Bu durum, çiftçinin tüm emeğinin, bunun yanı sıra ailesinin emeğinin üretim araçlarının kiraya verilmesi anlamına geliyor. Geçen yıl çiftçi eylemlerinin büyük çoğunluğu sözleşmeli üretim yapan çiftçilerden kaynaklıydı. Sözleşmeli üretim yapmaları nedeniyle şirketlere bağımlı hale geldiler. Tehlikeli bir sürece giriyoruz. Yıllardır yerelde üretimi, yerelde tüketimi ve mevsiminde üretimi savunuyoruz. Mevsiminde üretilmeyen ürünler daha fazla enerji tüketimi demektir.” açıklamalarında bulundu.
Gerçekçi Çözüm: Köylü Tarımı
İklim Kanunu adı altında karbon ticaretinin mali hale getirileceğini belirten Çobanoğlu, “Karbonun satışını kolaylaştıracaklar. Yeşil ekonomi adı altında, bazı yenilenebilir enerji yatırımlarına yeşil enerji statüsü vererek, ‘termik santraller kadar kirletmiyor’ algısı oluşturmaya çalışıyorlar. Dünyanın birçok ülkesinde yasaklanan kimyasallar Türkiye’de yasaklanmıyor ama diğer taraftan yeşil ekonomi ifadeleri yapılıyor. Bunların gerçekçi bir çözümü agroekolojik geleneksel köylü tarımıdır. İklim değişikliklerine en dayanıklı ürünler, yerel tohumlardan oluşur çünkü yerel bitki örtüsü buna dayanıklıdır. Laboratuvarlarda üretilen hibrit tohumlar bu dayanıklılığı göstermez. Örneğin, dondan en fazla etkilenen asmalar erkence asmalardır; yani daha erken açan, üzüm veren asmalardır. O yüzden yöredeki çeşitliliği artırmak kaybı veya zararı azaltırdı. Tarım politikalarımızı bu gözle savunuyoruz.” dedi.
Üretime Destek Verin, Şirketlere Değil
Türkiye’deki süreçte Afrika ile bağlantı kuran Çobanoğlu, “Afrika’da açlığın nedeni tarım arazilerinin azlığı değildir. Tarım arazilerinin şirketlerin kontrolünde olması, asıl sorundur. Şirketlerin ihracata yönelik ürünler yetiştirmesi ve bu ürünlere yerel halkın ulaşamaması sorun yaratıyor. Önümüzdeki süreçte gıda şirketlerinin kontrolü artarsa, yoksulların gıdaya erişimi zorlaşacak ve açlık artacaktır. Bu nedenle biz küçük çiftçiler olarak istediğimiz üretimi yapabilmek için destek istiyoruz, şirketlere değil.” şeklinde konuştu.