

Eğitim-İş İzmir 7 Nolu Şube, Milli Eğitim Bakanlığı’nın norm fazlası atamaları konusunda İzmir'de bir basın toplantısı gerçekleştirdi. Basın açıklamasının metnini Şube Başkanı Mustafa Gök okudu. Atamaların öğretmenlerin haklarını hiçe saydığını ifade eden Gök, bu uygulamalar için “açık bir sürgün politikası” ifadesini kullandı.
Açıklamada, normların güncellenmemesi ve okul müdürlerinin inisiyatifine bırakılan ders saatleri yüzünden yüzlerce öğretmenin norm fazlası duruma düştüğü ifade edildi.
“Bu açık bir sürgün politikasıdır”
Eğitim-İş İzmir 7 Nolu Şube, basın açıklamasında şu ifadeleri dile getirdi:
“Milli Eğitim Bakanlığı'nda adalet ve keyfilik hâkim olmuştur. “Norm fazlası” gerekçesiyle gerçekleştirilen re’sen atamalar, öğretmenlerimizin mesleki ve insani haklarını ihlal eden açık bir sürgün politikasıdır. Yusuf Tekin döneminde MEB, öğretmenlerin korunduğu değil, cezalandırıldığı bir yapıya dönüşmüştür.
Normlar güncellenmemekte, Talim Terbiye Kurulu’nun kısıtladığı alanlar ve okul müdürlerine bırakılan seçmeli dersler nedeniyle; bilişimden görsel sanatlara, müzikten felsefeye, matematikten birçok alana kadar ders saatleri azaltılmış ve iş bilmez yöneticilerin kararları sonucunda yüzlerce öğretmen norm fazlası duruma düşürülmüştür.
“Hamile Bir Öğretmen Arkadaşımız Sürgün Edilmiştir”
Örnek olarak; Seydikemer'den Bodrum'a yapılan re’sen atama. Bodrum ile Seydikemer arası 266 km, yaklaşık 4,5 saat sürmektedir. Hamile bir öğretmen arkadaşımız sürgün edilmiştir. Günübirlik gidip gelmek mümkün değildir. Eşler, bu haksızlığa gözyaşları içinde isyan etmektedir. Ayrıca Isparta’da 179 km mesafeye yapılan atamada öğretmenimizin 3 toplu taşıma aracına binmesi ve köye giden yol olmadığı için belirli bir mesafeyi yürümek zorunda kaldığı bildirilmektedir. İşte AKP’nin “Aile Yılı”! Aileyi kutsamaya çalışanlar, gerçekte aileleri parçalamaktadır.
Üstelik, 2025 Ağustos ayında gerçekleştirilen norm fazlası atamalarda hukuki bir dayanağı olmayan “ilçe grubu” uygulamasına gidilmiştir. Uzak ve ulaşılması zor ilçeler, aynı grup içinde toplanarak öğretmenlerimizin yüzlerce kilometre uzaklıklara gönderilmesine neden olmuştur. Bu hukuksal zemin eksikliği, aile bütünlüklerini zedelerken ciddi mağduriyetler doğurmuştur.
Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun (ÖMK) 6. maddesi öğretmenlere il içinde tercih hakkı tanınmadan re’sen atama yapılamayacağını belirtirken, Bakanlık hukuku ihlal etmiştir. Üstelik, ÖMK'nın 7. maddesinde düzenlenen yönetmelik henüz yayımlanmamışken, sözleşmeli öğretmenlerin yönetmeliği esas alınarak kadrolu öğretmenlerin re’sen atanması, tam anlamıyla hukuksuzdur.
Dava Açıldı
Daha önce de benzer hukuksuzluklarda, Danıştay Eğitim-İş’in açtığı davalarla yürütmeyi durdurarak atamaları iptal etmiştir. Kasım 2024 sürecinde kazanılan davalar bunun en belirgin örneğidir. Nisan 2025 ve sonrasındaki düzenlemelere karşı da yeni davalar açılmıştır. Günümüzde benzer bir kılavuza dava açılmış olup, ilçe grupları konusundaki davamız devam etmektedir. Ayrıca mağdur öğretmenlerimizin bireysel dava süreçleri de sürmektedir.
Norm güncellemesi yapılmadan gerçekleştirilen atamalar, sıra tayin sisteminin amacını göz ardı etmekte; aynı branşlarda tekrar norm fazlası oluşturmakta ve öğretmen ihtiyacını doğurmaktadır. MEB’in plansızlığı, yalnızca öğretmenleri değil, eğitim sistemini de sıkıntılı bir duruma sokmuştur.
Hatta, norm fazlası durumundaki birçok öğretmen, kendi isteği ve branşı göz önünde bulundurulmadan, branşıyla ilgili olmayan alanlara görevlendirilmiştir. Örneğin, lise İngilizce öğretmeni özel eğitim anaokuluna, lise tarih öğretmeni ilkokul özel eğitim sınıfına, lise Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni ise ilkokul destek eğitimine atanmıştır.
“Mesleki İtibarı Zedeliyor”
Bu uygulamalar, öğretmenlik mesleğinin uzmanlık alanlarını göz ardı etmekte, mesleki itibarı zedeleyerek eğitimin kalitesini düşürmektedir.
Eğitim-İş olarak vurguluyoruz:
– MEB’in plansızlığının ve beceriksizliğinin bedelini öğretmenler ödeyemez!
– Hukuka aykırı süreç derhal sonlandırılmalı, mağduriyetler giderilmelidir!
Aile birliğini zedelercesine uygulanan bu politikalar, AKP'nin “Aile Yılı” söyleminin gerçek bir yalan olduğunu ortaya koymaktadır. Aileyi kutsal olarak tanımlayan AKP, öğretmenleri yüzlerce kilometre uzağa göndererek aile bütünlüğünü hiçe saymaktadır. Eğitim-İş olarak kılavuzlara dava açtık, bireysel davaları başlattık ve MEB geri adım atana kadar tüm hukuki yolları kullanacağız. Dün olduğu gibi bugün de öğretmenlerimizin yanında duracak, hukuksuzlukların durdurulması için mücadele edeceğiz!