

Gülşah Çolak, 2015 yılında ülke genelinde yaşanan elektrik kesintisinin ardından oluşturduğu tez çalışmasında geliştirdiği sistem ile depolanan hidrojenin sanayiden konutlara kadar birçok alanda yeşil ve sürdürülebilir enerji sağlamasını mümkün kılıyor.
2030 iklim hedefleri göz önünde bulundurulduğunda, önümüzdeki on yıl içinde hidrojenin dünyanın en yaygın enerji kaynağı olacağını ifade eden Gülşah Çolak, bu yeşil hidrojen enerji teknolojisinin bir mikro şebeke yardımıyla ada modunda çalışmasına olanak tanıdığını ve bu sayede şehirlerin ve konutların kendi elektriğini üretebileceğini dile getirdi. Çolak, “Bu sistemle depolanan 200 kilogram hidrojenle bir evin 222 günlük elektrik tüketimi karşılanabiliyor. Ayrıca, elektrikli araçlarda 1 kilogram hidrojen yaklaşık 100 kilometrelik bir mesafeyi kat edebiliyor. Yani 200 kilogramla 20 bin kilometre yol alabilirsiniz” açıklamasında bulundu.
Üretim ve Tüketim Yeri
Danışmanlığını Yaşar Üniversitesi Elektrik – Elektronik Mühendisliği Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Hacer Öztura’nın üstlendiği tez çalışması hakkında bilgi veren Çolak şu ifadeleri kullandı: “Ada modu olarak tanımladığımız sistem, elektriğin üretildiği yerde tüketilmesini sağlıyor ve uzun süreli depolama imkanı sunuyor. Mikro şebekeler, yerel olarak enerji üretebilen, dağıtabilen ve yönetebilen güç sistemleridir. Mikro şebekelerin en önemli özelliklerinden biri, ana güç şebekesinden bağımsız bir şekilde çalışabilmeleridir. Bu, elektrik kesintileri veya diğer aksaklıklar halinde kritik yüklere güç sağlamayı mümkün kılar. Güneş enerjisi, piller veya başka kaynaklar bulunmadığında bile, mikro şebekeler hidrojen depolama sistemi aracılığıyla çalışmalarına devam eder.”
2015 yılındaki genel elektrik kesintisinin kendisini bu çalışmaya yönlendiren ilham kaynağı olduğunu belirten Çolak, “Benzer bir durum yakın zamanda Avrupa’da da yaşandı. 2015’te frekans düştüğünde Türkiye’nin doğu ve batısında elektrik iletimi durdu. Bu durum özellikle sanayide büyük kayıplara neden oldu. Araştırmalarımız sırasında bazı şirketlerin üretim süreçlerinde aksama olmadığını gördük. Bunun nedeni ada modunda çalışan mikro şebeke sistemleri kullanmalarıydı. Ana şebekedeki kesintilere rağmen üretime devam edebildiler. Biz de bu çalışmamızda hidrojeni bu yapıya entegre ettik” dedi.
Sistem Nasıl Çalışır?
Sistemin işleyişi hakkında bilgi veren Çolak, “Yenilenebilir enerji kaynağı olarak güneş enerjisi sistemlerini tercih ettik. Güneş panellerini endüstriyel bir pil sistemine entegre ettik ve çıkışına hidrojen tüpleri bağladık. Ana şebekeden elektrik almayı kestiğinde, yani büyük bir elektrik kesintisi durumunda bu pil sayesinde sistem hem üretime devam edebiliyor hem de depolama yapabiliyor” açıklamalarında bulundu.
Güvenilir Bir Sistem
Dünyada hidrojeni entegre etme ve depolama konularında çalışmalar yapıldığını, ancak tez çalışmasındaki gibi ada modunda çalışan bir mimarinin ilk kez tasarlandığını belirtan Çolak, “Bu çalışmayı tez danışmanım Dr. Öğr. Üyesi Hacer Öztura ile gerçekleştirdik. Analizlerimizde sistemin uygulanabilir olduğunu gördük. Hastanelerde yoğun bakım üniteleri, AVM’ler, üniversite kampüsleri gibi yüksek enerji tüketimi olan yerlerde bu sistem kullanılabilir. Şehir ölçeğinde Avrupa’daki, yüzölçümü küçük ülkelerde de benzer çalışmalar yürütülüyor. Uzun vadede konutlarda da bu sistemi entegre edebiliriz. Belediyeler, gereken yasal düzenlemeleri yaparak bu sistemin uygulamaya geçmesini sağlayabilir” diye ekledi.